Bin sekiz yüz elli yedinci kez gördüğünüz üzere bu kadın milletinden korkulur! (Bakınız Selocan Demet Akalın) İçlerine şüphe düştü mü; Mossad ajanları halt etsin, vızır vızır çalışmaya başlarlar. Adamın yüzüne güler, arkasını döndü mü eyleme geçerler. Peki günümüzde erkeği ele veren bir numaralı şey nedir? Cep telefonu! Detayda çuvallayan erkekler ille de cep telefonuyla yakayı ele verirler. En zekisi bile kanıt bırakır telefonunda. Ya gönderilmiş mesajları silmeyi unuturlar ya da son aramaları...
DENİZ'E EL VERMİŞ
Hepsini silmiş mi? üzüldüğünüz şeye bak, kesin mesaj raporlarını unutmuştur. Hiçbir erkek bu kadar zeki olamaz. Tabii kadın bu, ajanlık işine bir kere bulaştı mı, devamını getirmekten kendini alamaz. Son örneğimiz Demet Akalın. Sevgilisinin kiminle mesajlaştığını tespit etmek için casus bulmuş. O kadar verim almış ki, bir de Deniz Seki'ye el vermiş. Hüsnü kiminle mesajlaşıyor hesabı. Gel de gülme! Az kaldı Demet Bond'un adı 'kokainman'a çıkacaktı. Oysa hadise sadece kadının kıskançlığıydı. Valla benim de bir zamanlar kıskançlıktan sebep ajanlık işlerine bulaşmışlığım var. Ama ne ajanlık. Adam tuvalete girdi mi uçarak telefonuna atlıyordum. Kiminle mesajlaştı, kimi aradı. Ve her seferinde üç beş delil topluyor, tırnaklarımı kemiriyordum.
SALAK MIYDIM?
İyi günümdeysem, daha fazla bilgi için sakine yatıyordum. Cadı günümdeysem, kavga çıkartıp olay mahallini terk ediyordum. Sonra sevgili arkamdan gelip, kapılarda yatınca da barışıyordum. Zaten tüm o araştırmaları yaparken de ayrılmak istemiyordum ki. Ben manyak mıydım? Evet! Salak mıydım? Duble evet! Eh akıllı kızım madem; adamdan şüpheleniyorsun, bir işler çeviriyor biliyorsun, üstüne belgelerle ispatlıyorsun neden hala vazgeçmiyorsun değil mi? Bu ajanlık işine elini verdin mi kolunu kaptırıyorsun. İçin gıcıklanıyor artık onu yakalamak, onu sevmekten ya da huzurdan daha cazip geliyor sana. Bir ara işi o kadar büyütmüştüm ki İstanbul'un tahmin edemeyeceğiz kafelerinde, restoranlarında ajanlarım mevcuttu. Hatta mağazalarda bile. Benimki oraya giriş yaptı mı telefonum çalıyordu. Ay ne deliymişim ayol! İşim mi yokmuş acaba. Resmen kayışı koparmışım. Tabii bir süre sonra cep telefonundan takip de kesmiyordu bünyeyi. E-mail şifresini de bulmuş, sanal ortamda da peşine düşmüştüm abinin. E noldu? diye sorarsanız. Bomba oldu bombaaaa... Annemin lafı vardır; "Kızım ölüyü bile dürtsen ses çıkarır, bırak şu araştırmacı gazeteciliği!" Haklıymış. Bir gün öyle bir bomba oldu ki, o da son oldu. O gün bugün yazarınız bu işlerden emekli oldu. Neden? Nedeni basit. Ders oldu ders!
DAĞINIK KALSIN
1. Güvenmediğin insanla ilişkiye girmeyeceksin!
2. İçine şüphe düştü mü, uzatmadan hadiseyi nihayetlendireceksin.
3. Kimse için kendine saygıda kusur etmeyeceksin. Ne o öyle takip etmeler, gizli gizli telefon karıştırmalar falan, yakışıyor mu?
4. Yakalarsan eyleme geçmek zorundasın, bunu unutmayacaksın. Adamı seviyorsan boşu boşuna denizi bulandırmayacaksın. Paşa paşa oturacaksın aşağı. Çünkü günün sonunda olan, sana oluyor. Acı çekiyorsun, ilişkinin suyunu çıkartıyorsun, kendine kızıyorsun. İyisi mi bırakın dağınık kalsın kızlar. Ne yaparsa yapsın, nasılsa er ya da geç önünüze düşer gerçekler. O zaman sakin kafayla ne yapacağınıza karar verirsiniz. Bu işler boş işler. İnsan durulunca, kafaya format atınca, içindeki zehri akıtınca anlıyor. Kendine güvenince her şey hayrına oluyor. (İçime Tuğçe Kazaz mı girdi ne?)