Üzerinize afiyet, Türkiye'de kadın oyuncular ikiye ayrılıyor. 'Öpüşürüm-sevişirimciler', Türkan Şoray usulü 'öpüşmem-sevişmem 'namusuma' laf getirmemciler'. Ben kendilerini çerçeveletip asmak istiyorum valla. Elin Avrupa'sında Amerika'sında bu cümleleri kurma zahmetine giren bir tek kadın oyuncu var mıdır acaba? Fazlasıyla boş muhabbetler bunlar.
OYUNCU KURALI OLMAZ!
Gelin görün ki, bizimkiler ille de film çekmeden öpücük bildirisinde bulunuyorlar. Sanki çok umurumuzdaymış gibi demeçler veriyorlar. En son demeç Aysun Kayacı'dan çıktı, çıktığını okuduk yani... Gazete haberlerine bakarsak Aysun, yönetmen Turgut Yasalar'ın çektiği film 'Şeytanın Papucu'ndaki rol arkadaşı Fatih Ürek için "Fatih'le öpüşmem" demiş... Valla ben o basın toplantısını ve Aysun'un açıklamasını iki gözümle izledim. Aysun "Öpüşmem" demedi, "Senaryoda böyle bir sahne yok" dedi. Şimdi işin aslı bu! Tabii bu cümle magazin basınına yeter mi? Yetmeeeez! Aşk olsun bana! Sonra ne oldu? Hollywood ünlüleriyle yan yana fotoğraf çektirmelere doymayan 'oyuncu' kızımız Didem Erol (ki kısmet: tek filmine denk gelmiş değilim) Aysun'un bu sözde açıklamasını duyar duymaz topa girdi "Aysun öpüşmezse gitsin evde börek açsın." Aman ne güzel! Bence de Didem Erol da ona buna laf yetiştireceğine gitsin filmlerde oynasın! Pek tabii ki oyuncunun kuralı olmaz, olmamalı. Öpüşmeyen Türkan Şoray devri çok eskilerde kaldı. Bir manken nasıl bikini defilesine çıkmam dememeliyse, oyuncu da 'öpüşmem' dememeli, değil mi? Tabii şimdi insan düşünmeden edemiyor: Aysun'un derdi Didem'i niye gerdi? Diyelim bir Meltem Cumbul, bir Özgü Namal karışıyor mu bu muhabbetlere... Başarılı olanın çıtı çıkıyor mu? O kadar hız kesmiyor ki Didem her gün Aysun'a yeni bir laf yetiştiriyor. İşi "Futbolcularla aşk yaşayarak ünlü oldu" ya kadar vardırırken sanırım gündeme gelme hırsının kurbanı oluyor. Acil şifalar dileriz. Bu arada haberlere göre de Aysun, Didem'e cevap yetiştiriyor, "O da gitsin Hollywood ünlüleriyle fotoğraf çektirsin" gibi bir şeyler dediği yazılıyor. Aman ya! Sen de mi Aysun! Bu tuzaklara düşme be Aysun, derken Akmerkez'de karşıma çıkıyor. Sarı saçlarından o suçlu vallahi! Görmemek imkansız. Sıkıştırıyorum bir köşede, "Aysun; iyisin hoşsun da Didem Erol'a niye laf yetiştiriyorsun?" diye soruyorum.
"CEVAP VERMEDİM Kİ..."
Meğer Aysun'un damarına basmışım. Çok dertli ve sinirli anlatıyor. "Benim dışımda herkes ne kadar meraklı bu işlere Ayşe! 10 yıldır bu piyasanın içindeyim, kimseye cevap vermedim. Vermeyeceğim de! Herkes işine baksın. Ben ne öyle açıklamalar yaptım, ne de Didem Erol'a cevap verdim. Bu tip durumların içine çekilmek istemiyorum. Bu ne saçmalık!" Maalesef istemekle olmuyor, ne kadar bulaşmaya çalışmasan da bu düzen seni içine çekmeye çalışıyor ve günün sonunda insanda sinir bırakmıyor. Az iş, çok konuşma her zaman birilerinin işine yarıyor. Tabii kısa vadede... Eh kimse uzun vadeli düşünmüyor bu devirde.