Bir lodos lazımsa şimdi size, bir kürek, bir kayık... Bu kitap tam size layık (üç vakte kadar yazarınızı kafiyeler götürsün inşallah). İki gündür elimden düşürmüyorum, tekrar tekrar okuyorum. Gördüğünüz gibi size de tavsiye etmeden duramıyorum. Tutmayın beni! Cem Mumcu 'Binbir İnsan Masalları 5'i yazmış bu kez kitabın adı 'Hayat Gerçeğe Perde'. Arkadaş kontenjanından kitabı çıkmadan ele geçirdim. Kapağında nefis bir Nehir Erdoğan fotoğrafı var. Orhan Cem Çetin çekmiş. Bir yazıları okuyorum, bir kapağa takılıp kalıyorum... O ne bakış Nehir? Kitapta en çok 'İsimsiz', 'Oregon Çayı' ve 'Âzürde'yi seviyorum. Ama 'SıZı'ya gelince takılıp kalıyorum. Çantamda taşıyorum, bırakamıyorum... Kimi görsem bir köşede kıstırıp okutuyorum. Bu gazla facebook'ta 'Sızıcılar' grubu kurarsam şaşırma ey okur!. Lafı uzatmaya gerek yok. İşte 'SıZı'. Kitap bugün 'Okuyanus Yayınları'ndan piyasaya çıktı.
DOYA DOYA AĞLAMADIKÇA...
SıZı: Sen şimdi merak edersin. Sadece merak edersin. Meraklanma, yalnızım. Senin yanında olduğum kadar yalnızım... Oysa merakın sarmaz, ısıtmaz beni. Meraklandığın ben miyim? Değilim biliyorum. Sen, beni değil yanımdaki boşluğu merak ediyorsun. Ya birisi doldurduysa diye endişelendiğin o yeri; bir zamanlar sen doldurursun diye beklediğim, sonra sen doldurasın diye kendimle doldurmaya çalıştığım o boşluğu merak ediyorsun. Yani canım sen yine kendine doladığın, kendine sarıldığın, kendinle bakıştığın ama asla sevemediğin kendini merak ediyorsun. Yok, endişelenme orası boş... Hâlâ boş, sen varken olduğu kadar boş... Elimi bile uzatmam oraya. Düşmek istemem bir daha umut kuyusuna. Boş olduğunu bilmek, dolmayacağını kabul etmek çok daha iyi... Tamam diyor insan ve tamamlanıyor... Aslında eksiğini tamlık biliyor. Geri dönme, düzelme, bekleme ihtimalleri sürdükçe, umut bitmedikçe, şöyle doya doya ağlamadıkça yasını başlatamıyorsun çünkü. Gerçekten ölünce o ölmesin istediğin şey, onsuzluğuna bir güzel ağlıyorsun. Ve diyorsun ki "ben eksiğim", diyorsun ki "ben yarımım", diyorsun ki "ben topalım"... Ve ancak o zaman, tamlığının o eksikliği içerdiğini anlıyorsun. Ve kalan diğer bacağınla yürüyebiliyorsun, yürüyemezsen sürünebiliyorsun, sürünmeyi bile tamlık biliyorsun. O boşluğu merak ediyorsun biliyorum. Ama artık yanımda değil canım. Senin göremeyeceğin, kimsenin dokunamayacağı bir yerde duruyor çünkü. Onu içime aldım... Onu babamsızlığın yanına koydum..."