'Lost'un Sawyer'ı geldi bizim kızlar kendini kaybetti! Yıllardır tanıdığım en ağır ablalar bile hedefe kilitlendi. Ağızlarının suları aktı, 'hani bana hani bana' diye adamın etrafını sardı. Sanırsınız hepsinin beklediği gün bugünmüş. Dediler, Josh Hollaway'i Türk kadınlarına üç günlüğüne armağan eden Magnum, cumartesi gecesi Cahide'de özel bir parti veriyor. Mesleğimi seveyim, ben de davetliyim... Geceye özel hazırlanmış Magnum çubuğunu kapıda gösterdin mi amacına bir adım daha yaklaşmış oluyorsun. Peki amaç ne? Valla içerideki manzaraya bakarsanız çok çeşitli...
RÜZGAR GİBİ GEÇİYOR
a. Ertesi gün arkadaşlara "Sawyer iki adım ötemdeydi heykel gibiydi valla" demek.
b. "Amaaan bu adamı neden yere göğe koyamadılar anlamadım, uzun ince bir şey işte..." diye hava atmak.
c. Üç saniyeliğine de olsa kendini Josh'a gösterebilmek. Adamın 'İstanbul Hatırası' olabilmek için elinden geleni ardına koymamak.
Yıllardır tanıdığım kız arkadaşlarımın hali görülmeye değer! Salonun çeşitli yerlerine ikişerli-üçerli dizilmiş avlarını bekliyorlar. Biri ön kapıya bakarken öbürü arka girişi kesiyor. Sürekli Josh Holloway'den haber geliyor. 'Beşiktaş'taymış on dakikaya burada", "Arka kapıdan girecek", "Menajeri kan kusturuyor yanına kimseyi yaklaştırmıyormuş" falan da filan... Bu arada ben barın dibinde, tuvalet yolunun başında tek başıma dikilmiş bekliyorum. Bir anda bir koşuşturmaca, toz bulutu ve Josh Holloway kafasında şapkası, tişörtü ve deri ceketiyle saçlarını geriye ata ata yanımdan rüzgar gibi geçiyor.
SAWYER BİZİ KURTARSIN
Ben dedim, şu köşeye bir ada kuralım da teker teker adada kaybolmuş havası yaratalım, Sawyer da bizi kurtarmaya gelsin diye... Adam masasına gidiyor 'efendi uslu kızdır' dediğim kim varsa dörtnala peşinden koşturuyor. Sanırsınız Mango'nun indirim günü. Öyle bir mücadele yani. Birkaç adım ilerleyip masasının önünde oluşan çemberin arkasında dikiliyorum. Bakalım başımıza ne gelecek... Bir kız arkadaşım gözlerini adamdan ayırmadan şöyle diyor "Hastasıyım, köpeğiyim, üstümde gezebilir." Aaa! yavrucak gözümüzün önünde aklını kaybetti... Diğeri, "Bir kare fotoğraf çektireyim yeter, sonra yüzüne bakmam..." Bu da içine Japon turist ruhu girmiş bir arkadaşımız.
ANASINI AĞLATTINIZ BE!
Davetli erkeklerin hepsi kapı tarafına sürülmüş durumda... Josh Holloway oturduğu yerden gülücükler dağıtıyor, yanındakilerle konuşuyor pek şirin maşallah! Tabii bizim kızlar azimli; fotoğraf çekmeye çalışıyorlar. Bir çeşit maymun muamelesi çekiliyor adama. Yani bu kadar tepişmeden sonra bu ablaların kahramanımızdan beklentisi nedir? Adam, "Karımı boşayıp tez vakitte seni alacağım" mı diyecek! Gecenin sonunda elin kızlarıyla itiştiğinle kalacaksın işte. Sonunda üç gündür korumalığını yapan abi isyan ediyor: "Üç gündür adamın anasını ağlattınız be! Adamın ne saçı kaldı ne başı!" Bir kız arkadaşım çığlığı basıyor "Aaa!" N'oldu? "Baksana Ayşeee, Sawyer'ın masasında Günseli Kato var. Konuşuyorlar fısır fısır!" Deme ya! Şimdi bu bize yapılır mı Günseli Abla! Gençlerin önünü açacağına, hakkını yiyorsun. Olmadı vallahi! Sıra Josh Holloway'in sahneye çıkıp teşekkürleri kabul etmesine geliyor. "Dünyanın en çekici 50 kişisinden biri" diye anons ediliyor.
PARIS HILTON KIVAMI
Josh sahneye geliyor konuşmalar bitiyor ve adam ne olduğunu anlamadan sahneye beş dansöz çıkıyor. Ben bu kızları defalarca Cahide'de izledim böyle performans görmedim. Ne Josh'muş be! O da Paris Hilton misali kıvırma konusunda biraz odun! Önce el çırpıyor sonra sağa sola sallanıyor; baktı beceremiyor kollarını kavuşturup dikiliyor. Benim için de gece burada bitiyor... Kadın milletinden bir kere daha korkuyorum ve Sawyer'ı adada üstsüz koştururken hatırlamak istiyorum galiba...