Dost başa, kadın ayakkabıya bakarmış! Şu dünyada 'ayakkabı' kelimesini duyup da, durmayan bir kadın var mıdır acaba? Can sıkıntısına, aşk acısına, gösterişe, kadın kadın hissetmeye birebirdir ayakkabılar. Hele şöyle stiletto tabir edilen uzun ince topuklulardan giydin mi, Jennifer Lopez'in kalçaları halt etsin, erkeklerin gözleri bayram etsin şekli. Boylanırsın, poslanırsın, sağa sola salınırsın. Bedenine bir özgüven, bir eda bir çalım gelir ki sormayın gitsin. Ayyy canlarım benim!
KARDEŞLİK DENGEDİR
Ha bu arada, sarışın bomba Cameron Diaz ablayı da bir kalemde maymun etmişler yani. Hafta sonu 'Yerinde Olsam''a (In Her Shoes) gittim de... Hani Cameron Diaz'la Toni Collette'nin oynadığı 'iki taban tabana zıt kız kardeşin hikayesi' olan filme. Hoş, taban tabana zıt olmayan kız kardeşler yoktur ya. Biri ağırsa diğeri çılgın, biri sorumluluk sahibiyse diğeri vurdum duymaz! Biri paraları cüzdanına büyükten küçüğe koyarsa diğeri elinde para tutamaz. Böyledir yani kız kardeşlik; dengedir. Güzeldir, çekişmelidir, sinirden tırnakları kemirmektir, kıskanmaktır, paylaşamamaktır, kızmaktır, paylaşmaktır, sığınmaktır, kendi dilinizi yaratmaktır, gülmekten yerlerde yuvarlanmaktır, gece yarısı uyandırıp zırıl zırıl ağlamaktır ve asla onsuz yapamamaktır!
ROLÜNDE SIRITMIŞ
Şimdi 'Yerinde Olsam' bütün bunları anlatmış da, Cameron Diaz kırklık Ekrem Bora'nın lise öğrencisini oynaması gibi sırıtmış rolünde. Hem de fena halde. Ele avuca sığmaz, bir baltaya sap olamaz küçük kız kardeş yapıvermişler kazık kadar kadını. Ufal da cebime gir hesabı. Yalanım varsa stilettomun topuğu kırılsın! Hatun uzaktan bomba; yakın çekimlerde kavruk simit gibiydi valla. Artık çok zayıflıktan mı nedir? Yıpranmışlık, kuruluk gelmiş üstüne. Ah o süper bacakları da olmasa yanmış valla. Şimdi ben 'yemeğin salçalısı, kadının kalçalısı' diyen ağabeylerimin önünde saygıyla eğilmez miyim. Biraz etloşluk bol miktarda tatloşluktur diyorum. Cumartesi gecesi 'Televizyon Makinası'nda Hülya Avşar ne tatlıydı mesela. Gelelim filmin en güzel yanına, yani abla Toni Collette'nin ayakkabılarına!! Giymediği ayakkabılara servet yatırıp, uzaktan seven kadınlardan. Kızlar, sırf ayakkabıları görmeye gidilir bu filme. Yuvarlak burunlu pembesi, kırmızı fiyonklusu, zımbalı siyah stilettosu, gümüşleri, sarı botları ay yok yok! Filmden çıkan hatunların yüzde doksanı ayakkabı mağazalarına koşmazsa ben bir şey bilmiyorum.
HEP CUK OTURUYOR!
Hem bakın Toni Collette filmde ne demiş: "Moralim bozuk olduğunda ayakkabı alıyorum. Çünkü şişmanım; elbiseler yakışmıyor, yemek şişmanlatıyor, ayakkabı daima cuk oturuyor" Yürü be! Ayrıca yazıyı bitirmeden erkeklerin dikkatine sunarım! Bir kadına yapabileceğiniz en büyük yamuk; yeni aldığı ayakkabıyı fark etmemek, beğenmemek ve "Bir sürü ayakkabın vardı, niye aldın ki" çekmek! Kadınlar ayakkabılarını kendileri için alırlar. İyi ve özel hissetmek, mutlu olmak için. Yani alırken size sormadık ki giyerken sormalım... Yazıyı bağlarsak. Ayağımızı sıksa da, su toplatsa da, ıstırap verse de giyeriz! Paramızın son damlasına kadar veriririz. Kadınız, ayakkabıları severiz.! Hadi sen de git biraz yemek ye Cameron! (He he he)