Sevgilisiz ve çaresiz Bridget Jones modası tarih olmuş. Hatun kişiler artık kariyeri, parayı, ve başarıyı manitaya tercih ediyormuş. Sevgilisizlikten ağlamak, geceleri evde yas tutmak, hele hele yalnızlıktan depresyona girmek hiç yokmuş. Yani out'muş... Dil kurslarına yazılmak, Latin danslarında kıvırtmak, teniste ter atmak, gezip tozmak, seyahatlere çıkmak sevgilinin boşluğunu doldurmaya yetiyormuş. Yani İngiliz Times gazetesinde öyle diyor. İnanması bedava. Ey Times gazetesi, gel sen ne çektiğimizi bir de bize sor! Dışardan bakınca çok havalıyız. Tam Amerikan filmleri dizaynıyız. Genciz, işimiz var, Allah yardım ederse kariyerimizde yükseleceğiz... Sonra kirasını öderken kanırdığımız, 'küçük ama şirin' cinsinden evimiz var. Giyinip, kuşanıyoruz, 'özgür kız' çığlıkları atıyoruz. Kafamızı bozan adamı kapının önüne koyuyoruz (aslında koymak zorunda kalıyoruz ya neyse...), Ajda Pekkan'ın "Seveceğim, gezeceğim, görürsün sana neler edeceğim" şarkısı marşımız. Bir eda, bir çalımlardayız. Devir bizim devrimiz, çok da yoğunuz şekerim. Şimdi kim takar erkekleri... mi acaba? Şöyle söyleyeyim, ben daha sevgilisizliği takmayan bir kadın görmedim. Önüm arkam, sağım, solum havasından geçilmeyen aynı zamanda yalnızlıktan sürünen kadınlarla dolu... Bütün gün koşturuyorsun, işte dişlisin, soran olursa "Ay şimdi elin adamının kahrını çekemem, huzurum bana yeter" dersin ancak eve gelip kapını kapatınca yalnızlıktan koltukları yersin! Üç kız toplansın, birinci saatin sonunda hadise 'Manitasız ve mutsuz kadınlıkla savaşma derneği' kıvamına gelmezse, dişimi kırarım. Otuz altı bedene insen, Ebru Akel'den güzel giyinsen, Deniz Akkaya kadar havalı, Güler Sabancı kadar başarılı ve zengin olsan kaç yazar. Bunları göstereceğin, ruhunu hoş tutacak, agucuk gucucuk yapacak, "lokumum, tatlım, güzel kuşum" tonunda isimler takacak bir sevgilin olmadıktan sonra. Ama kadın erkek dünyasında "Kariyer de yaparım, sevgili de" olayı fıslıyor! Çünkü erkek milletinin karısında/ sevgilisinde destek vereceği iki iş vardır. A. Pastacı börekçilik, B. takıcılık... Üşenmeyen İstanbul Anadolu yakasında iki tur atsın, üç beş kadınla laflasın. Kapalı Çarşı evlilik üstüne basmış, kocayı kışkırtmamak için kendini incik boncuk işine adamış hatun kaynıyor... Boncuk satan dükkanlar tavan yaptı, bilmem farkında mısınız? Ha boncuk işine girmiyorsan alternatifin pasta, börekçilik. Kekini, kurabiyesini yapan, pastanın üstüne iki şemsiye, bir çiçekli böcüklü resim atan pastane açıyor. Neden? Çünkü pastacılık ve takıcılıkta kadın kısmı erkeklerle fazla muhatap olmuyor, kocaların gönlüne su serpiliyor da ondan. Çalışan ve başarılı kadın, aşk hayatında ayvayı yemiş kadındır! Bu mudur? Vallahi de budur! Başarınızdan etkilenen adam, altı ay sonra ille de başarınıza gıcık olacaktır. Kadınlara destek veren abilerinse, önümüzdeki otuz yıllık rezervasyonları kapanmıştır. Ağlayın kızlar! Kadın dediğin sevilmek, okşanmak ister, sevgilisini yanında ister. Kendimizi kariyere, alışverişe, Bodrum'lara, Çeşme'lere, kız kıza gezmelere vursak da aldanmayın, Bridget Jones'luk bitmez inanmayın.