Terzi Yamağı Barbaros Şansal'la iki saat konuşacaksın ve bir sayfaya hepsini sığdıracaksın... İmkansızdı tabii. İkimizin de çenesi düşük. Bende merak, onda çene gani... Hal böyleyken bugün de devam edesim tuttu. Barbaros Şansal nam-ı diğer Barbi'yi benim gözümden anlatmak istedim sizlere... Hem bu terzi yamağı da nereden çıktı değil mi ama... Ayrıca terzi yamağı ne alaka? Besbelli bu tevazu değil, insanlarla dalga geçmek. Kendini küçük görmek değil herkesten yukarıda tutmak bence. Zaten kendisi de söylüyor "Belki de kendimi diğerlerinden ayırma çabası. Terbiyesizliğin ve snobluğun önde gideni" diye. Geçen Haziran'da Şengül Balıksırtı'nın yönettiği Şamdan Plus'ta çalışıyordum. Barbaros Şansal da yazıyor Şamdan Plus'a. Yazılarını okuyorum, kendisini görmemişim. Kimdir nedir soruşturdum. "Ünlü terzi Yıldırım Mayruk'un yardımcısı" dediler. Bir gün dışarısı cehennem sıcağı, ben bilgisayarda yazı yazıyorum. Hani bazı insanlar odaya girince sırtınız dönük bile olsa bir şey sizi dürter de kafanızı çevirir bakarsınız ya. Hah! Ben de bakıverdim arkama. Boynunda on onbeş tane cumhuriyet altını, yüksek sesle konuşup, milleti gülmekten kırıp geçiren bir adam... İşi gücü bıraktım tabii. Hiçbir lafın altında kalmıyor, Fatih Altaylı kadar hızlı konuşuyor, kafanızı karıştırıp gidiyor. Sonra bir baktım Okan Bayülgen'in NTV yılbaşı programında. 2004'ün olayları değerlendiriliyor. Haşmet Babaoğlu, Ebru Çapa, Kanat Atkaya... Bir de Barbaros. Herkes gitti Mersin'e Barbi tersine. Öyle çarpıcı, farklı ve dobraydı ki... Ünlü yazarları gölgede bıraktı. Akabinde Barbaros Zaga'da, Barbaros gazetelerde röportajlarda, Barbaros annemin dilinde... Valla ya. Annemden tutun, doktoruma, kuaförüme, kankalarıma kimi görsem "Bu adam kim Ayşe?" diye sormaya başladı... Kimi itici buluyor, kimi bayılıyor, kiminin tüyleri diken diken oluyor. Ama dün de yazdım ya asla ona kayıtsız kalınamıyor. Geçen hafta Barbi'ye "Röportaj yapalım, aşk konuşalım" dedim. İspirto rengi ceket-kravatla geldi. Neden? "Çünkü ispirtoyu ister kibriti çakıp cayır cayır yakarsın, ister steril edersin, uçtuğu anda da buz gibi bir etki bırakır cildinde. Aşk da öyle bir şey" dedi. İki saat içkiler içip, gülmekten dağılıp röportaj yaptık sıra fotoğraf çekimine geldi, Barbi otobüs durağını istedi... Neden? Hayatın içinden karelerin daha çekici olacağını düşündü... Röportaj bitti akşamına NTV'deki 'Herkes Bunu Konuşuyor'u izliyorum. Programın Konusu anti-aging... Ana! Telefonda yine o. Programı karıştırdı telefonu kapattı. Sanırım bu kadar dikkat çekmesinin nedeni sansürsüzlüğü. Hangimiz aklımızdan geçeni süzmeden dilimize dökebiliyoruz? Hangimiz kendi fikirlerimize değer veriyoruz? Hangimiz sürüden ayrılanı kurdun kapmayacağına inanıyoruz? Hangimiz şu elalemi takmıyoruz ki farklı olalım...