Ünlü oyuncu Selen Domaç, atv ekranlarının sevilen dizisi 'Kardeşlerim'e Ayten karakteriyle dahil oldu. Dört sezondur devam eden bir projeye sonradan dahil olmanın heyecanın yaşayan oyuncu, partnerinin büyük desteğini gördüğünü ifade etti.
Dişli rollerin sevilen oyuncusu olan Selen Domaç, karakterlere kattığı mizahi yönü de babasından aldığını anlattı. Ünlü oyuncuyla bir araya geldik, oyunculuk macerasını, diziyi ve kamera arkasını konuştuk.
'Kardeşlerim' dizisine Orhan'ın yıllar sonra ortaya çıkan eski sevgilisi Ayten olarak girdiniz. Yine farklı bir rolde görüyor izleyici sizi. Sizce nasıl biri Ayten?
Ayten, anaç kelimesinin tam karşılığı bence. Yapıcı, iyimser, pratik zekalı. Aslında hayat ona pek cömert davranmamış ama o umudundan, inancından ve gülümsemesinden hiç vazgeçmemiş. Ayten'in rahatlığını seviyorum. Yüreğinden geçenleri sakınmadan kolayca ağzından çıkarabiliyor. Küçük anlardan büyük mutluluklar çıkarabiliyor.
4 sezondur devam eden bir iş, kemikleşmiş bir izleyicisi var. Böyle projelere sonradan dahil olmak zor mu?
Bunun hem avantajları hem dezavantajları oluyor. 'Kardeşlerim'in dört sezondur devam ediyor oluşu oldukça iyi bir başarı. Öncelikle mesele böyle bir tabloya dahil oluşunuz. (gülüyor) Vaktiniz kısa, tek başınıza hazırlanmanız gerekiyor. Hemen uyumlanmanız ve işe katkı olmanız bekleniyor sizden. Başından itibaren dahil olduğunuz projelerde, belirli bir hazırlık süreci oluyor. Hem kendi karakterinizi oluşturacak hem de yönetmen ve ekip arkadaşlarınızla birlikte çalışabilecek birbirinize alışabilecek zamanı bulabiliyorsunuz.
Sağlam arkadaşlıkları olan bir ekip, sizi nasıl karşıladılar? Kamera arkası nasıl geçiyor?
Buradan bakınca sonradan dahil olduğunuz projelerde suya ısınmadan atlamayı becerebilmeniz gerekiyor. Bu proje özelinde yönetmenlerimiz Serkan Birinci ve Neşe Kelsoy'un müthiş destekleri oldu .Bana alan açtılar ve birlikte ilerleyebildik. Ekip sadece oyuncu kadrosu değil teknik ekipte dahil olmak üzere cidden aile olmuştu. (Gülüyor) Ve birlikte iş yapmaktan da keyif alan bir ekip vardı. Ben özellikle partner açısından şanslıyım çok şükür. Orhan karakterini canlandıran partnerim Cüneyt Mete, sete ilk adımımı attığım gün bana inanılmaz derecede destek oldu. Resmen kucak açtı. Bu projeye hızlıca adapte olmam da katkısı için minnettarım. Bir diğer partnerim Ayten'in kızı Cansu'yu canlandıran Melis Bostancıoğlu. Sonradan dahil olduğunuz proje olduğu için partnerleriniz can simidiniz olabiliyor. Melis de dünya tatlısı. Onunla ve ekipteki diğer oyuncu arkadaşlarımla oynamak keyifli. Tüm kamera arkası bizi çabucak benimsedi.
Ayten Şevval'i kıskanıyor. Kadınlar bir şey olduğunu hisseder mi?
Ayten Şevval'i değil de Orhan'ı kıskanıyor. (gülüyor) Kadınlar hisseder diye bir genellemeden ziyade bazı insanlar hissedebilir diye düşünüyorum.
Siz ilişkilerde kıskanç biri misiniz? Sanırım özel ilişkilerdeki kıskançlık durumunu kast ediyorsunuz. Zaman zaman tatlı kıskançlıklarım oluyordur ya. Çok uzun zaman oldu. Çok da hatırlamıyorum desem.
Orhan'dan ayrı kalmamak için türlü yalanlara başvuruyor. Aşk her şeyi yaptırır mı?
Orhan'ı yıllardır seviyor. Hiç unutamamış. Orhan başka birine aşık olunca, ondan bebeği olacağını bile söylememiş engel olmamak Orhan'ı huzursuz etmemek için. Doğru yanlış tartışılır. Fakat hep sevmiş onu çok uzakta olsa da. Şimdi bu kadar yaklaşmışken de bir engel çıksın istemiyor. Çıkacak bir engel varsa da önlemini alıyor diyelim. (gülüyor)
OYUNCULUK ÇOCUKLUK AŞKI'NDAN ÖTE
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Oyunculuk Bölümü'nden mezunsunuz. Oyunculuk sizin için çocukluk aşkı mıydı?
Babamın erken emekliliğinin emeği vardır oyunculuğa erken yaşlarda başlamama.
9 yaşında başladım ben tiyatroya İstanbul Şehir Tiyatrosunda. Bir gün babam Kadıköy'de yürüyüş yaparken, Haldun Taner Sahnesi'nde, çocuk oyuncu olarak yetiştirilmek üzere kursiyer öğrenciler alınacaktır, sınav şu tarihtedir yazılı bir pankart görüyor. Ben de neşeli, okulda hep gösteri sanatlarında faal olan, şiirler okuyan, müziğe meraklı, herkesin taklidini yapan hareketli bir çocuktum. Babam da bu hobiyi, sadece hobi kalacağı düşüncesiyle bana uygun görüp başvuru formunu dolduruyor. Jüride rahmetli Ayla Algan'ın, Gencay Gürün'ün, Tilbe Saran'ın olduğu bir sınav sonucunda İstanbul Şehir Tiyatrosu'na önce öğrenci sonrasında da oyuncu olarak kabul ediliyorum. Yani çocukluk aşkından öte mutlak bir yoldu benim için oyunculuk.
MİZAH DUYGUM BABAMDAN
Hep ilginç ve çok yönlü karakterleri oynuyorsunuz. Hatta mutlaka role bir mizah da katıyorsunuz. Nasıl bir çalışmanız var canlandırdığınız karaktere?
Galiba bu hayata nasıl baktığınızla da ilgili. Mizah babamdan aldığım güçlü bir yön. En sıkıntılı durumlar da bile biraz şaka ferahlatıyor. Seyirciyi de ferahlatsın niyetinde oluyorum. Konservatuarda bir hocamın sözünü hiç unutmuyorum: "Mizah çok sihirli bir silahtır. Çünkü içinde izah vardır." Gülümseterek anlatır, izah edersiniz.
Kötü rolleri bile sevdiren kadın yorumunu yapıyor izleyici sizin için. Ne diyeceksiniz bu yorumlara?
Öncelikle teşekkür edeceğim bu yorumlara. Karakteri önce kendim onaylıyorum. Anlayıp haklı çıkarıyorum. Her karakter için. İyi kötü bu haldeyken mesele olmaktan çıkıyor. Neye kime göre iyi kötü? Mesele anlamaktan ona karşı anlayışlı olmakla başlıyor. Şimdiye kadarki deneyimlerimden çıkardığım bu.