Ünlü oyuncular Simge Selçuk ve Celil Nalçakan, 4 sezondur atv ekranında yayınlanan ve reytinglerin zirvesinde yer alan 'Kardeşlerim' dizisinde rol alıyor. Dizide Nebahat ve Akif'i canlandıran ikili ile bayram için bir araya geldik.
'Kardeşlerim' 4 sezondur artan bir ilgiyle devam ediyor. Dizinin başarısının sırrı sizce nedir?
SİMGE SELÇUK: Öncelikle çok yaşayan, gerçek, organik bir ruhu var. Bunu yansıtmak için gece-gündüz en iyisi için çalışan kocaman bir ekip... 'Kardeşlerim' ekibini senaristimizden montaj masası ekibimize kadar bir zincir gibi düşünün, hepimizin el ele tutuştuğu bir zincir. İzleyiciyi de sevdamıza dahil etmek, paylaşmak bizlere çok mutluluk veriyor.
CELİL NALÇAKAN: Dizinin başarısının nedeni, bence yüzde elli samimiyet, yüzde elli çalışkanlıktır. Çünkü hem çok çalışıyoruz, hem de gerçekten samimi bir metni samimi duygularla oynuyoruz.
Gençlik dizisi gibi gözükse de hem gençlerin hem de onların ailelerinin ilişkileri ekrana yansıyor. Aslında her izleyiciye hitap eden duygular var değil mi dizide?
S.S.: Evet, sadece gençlik dizisi demek hafif kalır. Aile dizisi. Komedisiyle, dramıyla tam olarak hayatın ta kendisi. Her izleyen mutlaka o anda kendi hissettiği bir duyguyla paralellik yaşıyor ya da hiç tanıdık olmadığı olayları izleyip kendi çıkarımlarını yapıyor.
C.N.: Evet her izleyiciye hitap eden duygular var. Doğru bir tespit bu. Dizinin iki ana damarı var birincisi okul ve okuldaki gençlerin hayatı, ikincisi ise o gençlerin aileleri ve onların arasındaki meseleler.
İLİŞKİYE ÇOK ŞANS TANIMAM
İlk sezondan beri çalkantılı bir ilişkileri var Nebahat ve Akif'in ama dönüp dolaşıp yine beraber oluyorlar. Siz Nebahat'e ne tavsiye vermek istersiniz?
S.S.: Çok sevdiğim bir söz vardır; "Birinci yalandan sonra tüm gerçekler şüpheli, ikinci yalandan sonra tüm şüpheler gerçektir" diye. Maalesef ben bir ilişkiye çok fazla şans tanıyan biri değilim. Ortada bir haksızlık, dolandırılma, sahtekarlık gibi bir durum varsa sonuna kadar savaşır, hakikat için uğraşır, sonra da ilahi adalete teslim eder, seyir eylerim. İlahi adalet muhakkak orada işleye dururken, mutlulukla kendi hayatına bakmak en keyiflisidir.
'Akif' kaçamak yapıyor ama eski eşinden de bir şekilde vazgeçmiyor. Bunun nedeni ne sizce?
C.N.: Yani 'Akif' bu hususta biraz açgözlü. Ne yardan geçebiliyor ne serden, ne de alışkanlıklarından vazgeçebiliyor. Ama bir yandan da gözü hep darı ambarında. Böyle bir kişilik. Bunun sebebi nedir bilmiyorum. Elbette yanlış bir his bence.
Sizin için aile olmak ne ifade ediyor?
S.S.: Kopmayan bağı kaderin, tartışsan da, kızsan da her zaman destekleneceğini bildiğin limanın. Her zaman, her durumda dimdik arkasında duracağın, koruyacağın, örnek olmak için çalışacağın kutsalın.
C.N.: Benim için aile olmak zenginliği ifade ediyor. Hem ilk katmandaki ailem hem de çok fazla olmamakla birlikte çok yakın arkadaşlarımla kurduğum ailem. Benim için bunlar hem bünyevi hem de manevi zenginliğin temelini oluşturuyor.
Çocukluğunuzda unutamadığınız bir bayram anınız var mı?
S.S.: Bayramlarda bütün aileyi ziyaret ederdik. Çok kalabalık, çok şenlikli geçerdi. Bol çikolatalar, tatlılar ve harçlıklar demekti bayram. Üstüne üstlük okul da tatil oluyordu. Ayrıca istediğimiz şeyler daha çok bayramlarda alınırdı. Benim çocukluğumda her şeye ulaşmak bu kadar kolay değildi. Aylarca bisiklet istemiştim. Bir bayram günü almıştı babam. Bir bayram da annem şahane bir elbise giydirmişti. Bunları hatırlıyorum ilk olarak.
C.N.: Rahmetli dedeciğim emekli bir işçiydi ve mahallemizde bir bakkal vardı. Bakkala 'Torunum ne isterse ona ver, ben maaşımı aldığımda öderim' demiş. Ben de dedeciğimin bana verdiği bu yetkiye dayanarak bir bayram sabahı bütün mahallenin çocuklarına bakkalın en pahalı çikolatasından ikram edip, dedeciğimin üç aylık maaşını bakkala vermesine sebep olmuştum. Ama hiç kızmamıştı bana.
GELENEKLERE ÇOK BAĞLIYIZ
Bayramları nasıl geçiriyorsunuz? Geleneksel bir şekilde kutlar mısınız?
S.S.: Evet öyle kutlamaya gayret ediyoruz. Zaten annemle beraber yaşıyoruz. Annem gelenekçi bir kadındır. Bütün ramazan boyunca orucunu tutar ve bayram gelince harika tatlılar, yemekler yapar, şekerlerimizi alırız, çocuklar için küçük hediyeler hazırlarız, komşularımızı ziyaret ederiz. Şu an çok şükür iki komşumuz var, eski zamanlardaki gibi komşuculuk yaptığımız. İyi komşu çok büyük lütuf bence. Şehir hayatında bu kaybettiğimiz bir gelenek ne yazık ki.
C.N.: Geleneksel bir şekilde kutlarız biz de. Geleneklere bağlı bir aileyiz. Değişmedi inşallah, Allah ömür verdiği sürece de değişmeyecek. Ailemizle sevdiklerimizle birlikte olup güzel zaman geçiririz. Bu bayramda öyle geçecek ama iki gün devamsızlığım olacak, çalışmam gerekiyor. Bodrum'da bir sahne programım var. Birinci ve ikinci günü ailemin yanında olmayacağım ama üçüncü gün ben de gelip iştirak edeceğim bayram kutlamalarına.
S.S.: Bu bayramı İstanbul'da evde ailemle klasik bir şekilde geçireceğim.
Ailece bir bayram ritüeliniz var mı?
S.S.: Bayramda yapmamız gereken görevlerimizi yaparız öncelikle. İstanbul'da olan akrabalarımızı ziyaret ederiz, komşularımızı ziyaret ederiz, uzakta olan akrabalarımızı ararız, Ankara'daki komşularımızı ararız. Ankara'da isek, mezarlık ziyaretimizi yaparız.
Elinizi öptürüp küçüklere bayram harçlığı verir misiniz?
S.S.: Yani zorla elimi öptürmem ama geleneğimizin, kültürümüzün devam ettiğini görmek hoşuma gidiyor. Tabii ki harçlık veririm, ben de çocuk oldum. Kızıma bu konuda hiçbir şey öğretmemiştim, çok küçüktü, bir bayram annemin elini öpüp bayramını kutladığımı gördü sadece. Hemen o da anneannesiyle benim elimizi öpüp iyi bayramlar dedi. Her doğum günümde elimi öpüp kutladı. Büyüğe saygı, kültürün nesilden nesle aktarılmasıyla mümkün oluyor.
C.N.: Ben el öptürmeyi çok sevmiyorum. Sebebini bilmiyorum ama sahte geliyor. Ama gücüm yettiği kadar her bayram tüm çocukları mutlu etmeye gayret ediyorum.
CAHİL CESARETİNE TAHAMMÜLÜM YOK
Birçok sektörde çalışmış biri olarak insan tanımanın oyunculukta size neler kattığını düşünüyorsunuz?
C.N.: Tabii bizim mesleğimizin özü gözlem yapmak. Ne kadar çok insan tanırsak ne kadar çok insanın hayatı hakkında bilgiye sahip olursak, cebimizde o kadar çok karakter barındırıyoruz anlamına gelir bu.
Hayata karşı keskin ve sert yanlarınız var mı?
C.N.: Çok fazla yok, birkaç nüans dışında. Cahil cesaretine çok tahammül edemiyorum ben açıkçası. Bir de ben verdiğim sözleri tutmaya gayret ederim. Bana verilen sözler tutulmadığı zaman kendimi kandırılmış ve aldatılmış hissediyorum. O zaman da biraz agresif olabiliyorum.
ŞÖHRET OYUNCU İÇİN BİR KAMBUR
Şöhretli biri olmak hayatınızda bir şey değiştirdi mi?
C.N.: Şöhretli olmak beşeri hayatımda bir şey değiştirmedi. Ben şöhretin varlığına inanmıyorum. Şöhret bir kamburdur. Bunu meslek olarak gören insanlar hayatlarından o kambur gittiği zaman üzülüyorlar. Bu garip bir durum benim için. 'Mesleğinde başarılı olmak hayatında bir şey değiştirdi mi?' gibi bir soru olursa tabii ki yaşam standardımı değiştirdiğini söyleyebilirim, bunu yadsıyamam. Daha rahat yaşamaya başladım diyebilirim.
KÖTÜ GÖRÜNMEK ELEŞTİRİ, İYİ GÖRÜNMEK İLTİFAT SEBEBİ DEĞİLDİR
Hiç değişmeyen bir Simge Selçuk var. Kendinize nasıl bakıyorsunuz?
S.S.: Çok teşekkür ederim ama inanın hiç kendime özel olarak bakım yapmıyorum. Diyet yapmam. Sadece bana yarayacak yiyecekler yeme alışkanlığım vardır. Özel olarak bir çaba sarf etmem. Yüzüm için yaptırdığım hiçbir bakım yok. Kuaföre bile gitmem. Saçlarımı kendim boyar, kendim keserim. Annem ve babamdan gelen genlere borçluyum. Ayrıca burada şunu ifade etmek istiyorum. Oyuncu olduğum için izleyiciye yürekten sevgimden ve saygımdan çeki düzenli görünmek isterim ama bir kadın yorgun da olabilir, yaş almış da görünebilir, bakımsız halleri de olabilir. Bunlar o kadar normal ve artık o kadar umursamıyorum ki. Kötü görünmek bir eleştiri sebebi değil, iyi görünmek de iltifat sebebi değil artık benim için. Bir insandaki manaya ve kişiliğindeki güzelliğe odaklıyım.
HİÇBİR ZAMAN ŞÖHRETİN BÜYÜSÜNE KAPILMADIM
90'lı yılların fenomen dizisi Ferhunde Hanımlar'ın liseli kızı, şimdi liseli gençlerin annesi rolündesiniz. Ne hissediyorsunuz?
S.S.: Bunu bazen ben de düşünüyorum. 93 yılında başlayan ve 6 sene süren bir diziydi Ferhunde Hanımlar. 17-18 yaşındaydım başladığımda. Mesleki olarak aşkımın ve tecrübelerimin giderek çoğaldığını görünce kendimle gurur duyuyorum ve kaderime şükrediyorum. Bu tecrübe sette bütün gençleri her zerrelerine kadar anlayabilmemi de sağlıyor. Bazen geriye dönüp baktığımda o yaşlarda "Büyüdüğümde ben böyle davranmayacağım, ben bunları yapmayacağım" dediğim zamanları hatırlıyorum. Gerçekten de yapmamışım. Tüm gençleri çok seviyorum. Her zaman onlara destek oldum, olmaya da devam edeceğim.
Setteki genç arkadaşları tavsiyeler veriyor musunuz?
S.S.: Ben üniversitede tiyatro bölümünü de şöhret olmak için değil, tiyatro yapabilmek için okudum. Hiçbir zaman şöhret hevesine, büyüsüne kapılmadım. Yani oyunculuk yapmak, tanınır olmak nefes almak kadar normal, akışında bir durumdu. Hiçbir zaman da değişmedi.