Atv dizisi 'Ateş Kuşları', 5 sokak çocuğunun duygu dolu hikayesini izleyiciyle buluşturuyor. Dizide bu hafta dengeleri değiştirecek heyecanlı bir bölüm ekrana gelecek. 'Nizam', 20 yıl önce öz amcası ve yengesi tarafından çöpe bırakan kızı 'Lara'ya kavuşacak. 'Nizam' karakterini canlandıran Nizam Namidar ile bir araya geldik. Diziyi ve oyunculuk macerasını konuştuk...
■ Kızını kaybetmiş bir babayı canlandırıyorsunuz. 'Nizam'ın yaşadıkları size neler hissettiriyor?
İnsanoğlu tabiatın bir parçası, doğup, büyüyor ve sonunda ölüyor. Bu dengede büyüklerinin ölümüne üzülüyor insan. Ancak evladını kaybetmek dengeye aykırı ve bu çok daha büyük acı. Benim de evlatlarım var ve Eyüboğlu'nun acısı beni derinden yaralıyor, çok üzülüyorum.
■ Nizam dizinin başından beri kızının peşinde ve nihayet kavuşma gerçekleşecek. Bu duygu dolu sahneyi çekerken neler hissettiniz?
Çok duygulandım. Eyüboğlu'nun kızı da annesinin kopyası. Bu sahnede duygular şelale. Onca sene aradığı kızını bulmanın sevinci, öldürülen ve çok sevdiği karısının aklına gelmesi... Ömrüm boyunca hissettiğim birçok duygu aktı yüreğimden, eritti beni.
İSMİ DUYUNCA ŞAŞIRDIM
■ 'Nizam'a en büyük kötülüğü yanı başındakiler yapıyor. İyi ve kötüyü de sorgulatıyor mu sizce dizi?
Elbette. Aynı çatı altında yaşayan kardeşlerden tutun, toplum olarak içimizde yaşayan ve genellikle görmezden geldiğimiz sokak çocuklarına dek çok geniş bir yelpazede...
■ Siz yakınınızdan biri tarafından böylesi bir kandırılma yaşasanız ne hissederdiniz?
Kırılırım, yaralanırım ve kendime çok kızarım.
■ Dizide kendi adınızla oynamanız tesadüf mü?
Bu rol bana geldiğinde Eyüboğlu'nun adı Nizam değildi. İlk kez projeye dahil olup sete çıktığımda gördüm ismin Nizam Eyüboğlu olduğunu. Önce şaşırdım ama sonra alıştım.
AİLEM BÜYÜK DESTEKÇİM
■ Oyunculuğa 1987 yılında oynadığınız bir kısa filmle başlamışsınız. Almanya'da birçok film ve dizide oynamışsınız. Sunuculuk deneyimleriniz de var. Türkiye'de kariyeriniz ne zaman şekillendi?
Aslında 2007 yılında başladı burada oyunculuk yapma girişimlerim. Macera dolu ve başarısız 10 yılın ardından 2017 yılında ilk TV dizisinde rol alma şansını buldum. Burada sevgili meslektaşım Hülya Duyar'ın hakkını teslim etmek isterim. O vesile oldu ve 'İsimsizler' adlı dizi ile başladı Türkiye'deki maceram. Sonra sırası ile '8. Gün', 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz', 'Benim Adım Melek', 'Kara Tahta' ve 'Ateş Kuşları' ile devam etmekte. Araya sıkıştırdığım, Cannes Film Festivali görmüş, 9 Altın Portakallı filmin de bulunduğu 3 sinema filminde de farklı karakterleri canlandırdım.
■ Oyunculuk kariyerinizde yorulduğunuz, cesaretinizin kırıldığı, hüsranlar yaşadığınız anlar oldu mu?
Zaman zaman ruhen yorulmuyor değiliz. Ama öncelikle bu mesleğe olan tutkum ve tabii ki ailem her zaman en büyük destekçim.
SÖYLEDİĞİM TÜRKÜNÜN BEĞENİLMESİ BENİ MUTLU ETTİ
■ Geçtiğimiz bölümlerde söylediğiniz türkü çok beğenildi. Ses eğitiminiz var mı? Profesyonel olarak söylemek ister miydiniz?
Türkünün beğenilmiş olması beni çok mutlu etti. Ama ben bir ses sanatçısı değilim tabii. Oyunculuk dersleri sırasında fonetik eğitimi aldım. Onun dışında dost muhabbetlerinde türküler söylemenin dışında bir tecrübem yok. Bu işi profesyonel olarak yapmak gibi bir kaygım, arzum da yok. Bir kanalım var adımı taşıyan ve orada yaşadığım, çalıştığım bölgelerden türküler söyleyip video olarak paylaşıyorum. Sağ olsunlar sevip dinleyenlerim var. Bu da beni mutlu ediyor.
GENÇLİĞİM DELİ GİBİ FUTBOL OYNAMAKLA GEÇTİ
■ Berlin Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği okumuşsunuz. Oyunculuk maceranız nasıl başladı?
Gençliğim deli gibi futbol oynamakla geçti benim. Yüksek öğrenim sırasında, sanırım Almanya'da olmanın beraberinde getirdiği kendimi keşfetme sürecinde yolum oyunculuğa düştü. Önce bir arkadaşım beni dans etmeye ikna etti. 1,5 yıl rock&roll dansı yaptım. Turnuvalarda dans ettim. Oradan Türk Halk Dansları'na geçtim. Bu tecrübe de beni amatör tiyatroya götürdü ve 1986 yılında ilk profesyonel sahne deneyimi ile tiyatro aşkım başladı.