atv dizisi 'Kardeşlerim'de rol alan Evrim Doğan, canlandırdığı 'Gönül' karakteriyle çok ses getirdi. Doğan ile bir araya geldik; diziyi, 'Gönül'ün her hafta neden olduğu ilginç olayları, oyunculuk macerasını ve özel hayatını konuştuk...
'Kardeşlerim' ekibine geçtiğimiz sezon dahil oldunuz. Diziyi takip ediyor muydunuz?
Açıkçası daha önce pek takip edemiyordum. Projeye dahil olduktan sonra ailemden, çevremden birçok insanın diziyi sıkı takip ettiğini öğrendim. Teyzem işe girdiğimi duyunca havalara uçtu. Ben de ona sordum; 'Orhan'ı, 'Şengül'ü, 'Akif'i, çocukları... Bana öyle güzel özetledi ki seyretmiş kadar oldum... (Gülüyor)
Sizce 'Kardeşlerim'in hikayesinin bu kadar sevilmesinin nedeni nedir?
Bence samimiyeti ... Oynayan oyuncu arkadaşlarım da, senaristimiz de, yapımcımız ve yönetmenimiz de hikayeyi gerçek kılmaya ve samimileştirmeye çabalıyor ve bu da sonuç veriyor. Yani reytingler işe yaradığını gösteriyor. Bir dünya kurmak, o dünyaya izleyiciyi ikna etmek öyle sanıldığı kadar kolay değil. Bu bahsettiğim kolonlardan yani yapım, yazım, yönetim ve icradan herhangi biri sağlam değilse iş çöker. 'Kardeşlerim'de bu matematiğin çok doğru şekilde işlediğini düşünüyorum.
'Gönül' dizinin seyrini de değiştirdi. Sizin için nasıl bir deneyim oldu 'Gönül'ü canlandırmak?
Karakteri yaratırken en çok heyecanlandığım şey 'Gönül'ün daha önce oynadığım hiçbir karaktere benzememesiydi. Kariyerim boyunca bu kadar sinsi bir karakteri hiç oynamamıştım. (Tiyatroyu hariç tutayım.) Çıkarını koruyan, bencil, düşüncesiz, acımasız ve tehlikeli biri 'Gönül' ama bir o kadar da komik. Bu saydıklarımın tam tersi gibi görünen biri aynı zamanda. İşte en çok bu yüzden onu oynamak çok eğlenceli. Dikkat çekmesi için çabalamak zorundaydım. Dikkat çekmesi gerekiyordu, yoksa silinip gidebilirdi. Dizinin seyrini olumlu yönde etkileyip değiştirdiyse ne mutlu bana.
'Gönül'ün baskıları ve kıskançlıkları da dikkat çekiyor. Siz yaşadıkları için ne diyeceksiniz?
'Gönül'ün Almanya'da nasıl bir hayat yaşadığını çok bilemiyoruz, bu da onun gizemlerinden biri... Belli ki geçmişi ona bugün böyle bir kabuk, kalkan yarattı. Derinlerinde kaygılı, korkulu, yalnız bir kadın olmalı. Kimse durduk yere bu kadar kötülük yapmaya çalışmaz sanırım. Kıskançlıklarını, baskılarını, gel gitlerini ve öfkesini buraya bağlıyorum.
Sizin kadınsal kıskançlıklar yaşadığınız oluyor mu?
Elbette yaşadım. Yaşamaz olur muyum? Kıskançlığın özünde daha çok özgüven probleminin olduğunu düşünüyorum. Kendimle barıştıkça, kendimi sevdikçe ve tabii ki ilişkime güvendikçe bu duygu gittikçe azaldı... Kayboldu diyemem ama benzer duyguları yaşadıkça onlarla nasıl baş edeceğimi öğrendim diyebilirim.
Kariyerinizin dönüm noktası nedir?
Dönüm noktam 2015'de yönetmen Merve Girgin ile tanıştığım dönemdir. Bana inanmış ve güçlenmeme yardım etmiş ve bu sayede birçok kapının açılmasına neden olmuştur. Benim dönüm noktam bu diyebilirim.
Psikoloji okumak isterken oyunculuk serüveniniz nasıl başladı?
Psikoloji isterken kendimi Eskişehir turizm otelcilik bölümünde okurken buldum. Sonra sosyalleşeyim, insanlarla tanışayım diye üniversitenin iletişim bölümünde kurulan tiyatro topluluğuna katıldım. Oyunculukla ilk tanışmam orada oldu. Hiç aklımda yokken, hayal kurma ve yaratma özgürlüğü, sahneye çıkma heyecanı, tiyatro kulübündeki tecrübeli insanların bana bu işin eğitimini almam gerektiği konusundaki destekleri ve üniversite yaşamına daha doymamış olmam; kendimi konservatuvar sınavına girip, kapısında sonuç listesinin açıklanmasını bekleyen birine dönüştürdü. 2002 yılından bu yana da bu mesleği severek ve isteyerek yapıyorum.
Beş yıldır birlikte olduğunuz Yener Özer ile geçen yıl nikah masasına oturdunuz. Evlilik nasıl gidiyor?
Evlendikten sonra Yener'le hayatımızda çok değişen bir şey olmadı aslında. Telefonda isimlerimizi değiştirdik sadece 'karıcığım', 'kocacığım' diye... (Gülüyor) Açıkçası evlilik kurumuna çok inancım yoktu benim ama Yener bunu kökten değiştirdi. O benim yoldaşım... En büyük destekçim. Elim, kolum her şeyim. Karşılaştığımız güne şükürler olsun.
HİKAYENİN IŞIĞI YOKSA MİLYON TAKİPÇİLİ ÜNLÜ BİLE OLSA İZLENMEZ
Oyunculara sosyal medyada takipçi sayılarına göre rol verilmesi, uzun süredir çok tartışılan bir konu. Siz bu konu hakkında ne diyeceksiniz?
Bunu yapanlar var mı gerçekten? Öyle yapan varsa da artık çok da işe yaramadığını görmüş olmalılar. Takipçi değil önemli olan hikaye ve o hikayenin dünyasını kuran yönetmendir. Elinizde iyi bir hikaye ve hikayenin gözle görünen dünyası, rengi, ışığı yoksa milyonlarca takipçisi olan 'ünlü'yü koysanız da başarılı olmaz, seyirciye ne izleteceksiniz? İzlemez ki...
AŞIK EVRİM NEŞE SAÇAR, MUTLULUK AŞILAR!
'Gönül'ün aşıkken nasıl olduğunu gördük. Peki aşık Evrim nasıl oluyor?
Aşık Evrim neşe saçıyor, mutluluk aşılıyor, aptallaşıyor. (gülüyor) Biraz saf ve şaşkın oluyor. Görüş alanı daralıyor, burnunun ucunu göremiyor. Her yeri gezip görmek, uzun upuzun bir tatil gibi yaşamak istiyor hayatı. 13 yaşına dönüyor, korkuyor, şaşırıyor, her duyguyu uçlarda, coşkuyla yaşıyor... Siz de böyle yaşıyorsunuzdur, ne olur öyle olduğunu söyleyin, yalnız değilimdir herhalde böyle düşünürken. (Gülüyor)