ESRA EROL
* Çalışmanın karşılığını alıyoruz. Biz bu programı yaparken yarın çok izleneceğiz diye yapmıyoruz. Ekrandakilerin hangi yarasına cevap oluruz, hangi toplumsal soruna dokunuruz diye bakıyoruz. Konuk olarak aldığımız kişilerin belirlenmesine kadar geçen hummalı bir çalışma var. Seyirci bizi 16.20 ile 18.45 arasında ekranda görüyor ama onun öncesinde büyük bir çaba var.
* Bu iş günlük bir iş. Bir gün birinci olmak ya da her gün birinci olmak sizi başarılı yapmaz. Nasıl fayda sağladığın çok önemli. Bazen öyle bir konu oluyor ki bütün toplumda yankı uyandırıyor. Ben her günü yaşıyorum bir günü değil, program bitince diğer yayın gününü düşünüyorum.
KENDİMLE YARIŞIYORUM
* Rekabet duygusu bana iyi geliyor. Rakibim güçlü. Bana göre benim rakibim yine benim. Bundan 5 ay önceki Esra değilim. Bir insanın en büyük rekabeti kendi olmalı. Bu kendinle yarışma hali dinç kılıyor.
* Eski Türk filmlerine ben de bayılırım. Çocukluğumu aileyi çok anımsatıyor. Türk filmlerindeki o naiflik bana çok iyi geliyor.
* Bir şey okumazsam, spor yapmazsam kendimi ihmal etmiş olurum. Ruhsal anlamda mutlu olmazsam mutlu edemem.
* Hayatta her zaman iki yol yok, üçüncü yol var. Ben hep o mesajın peşinde oldum. Programda yaşanılan şeyleri en iyi şekilde çözümlemek için psikoterapi alıyorum. İyi geliyor.
* Programa gelen başvuruları sisteme giriyoruz. Bir yazılım yaptırdım. Veri tabanı var. 20 bin başvuru falan var. Oradaki analizler titizlikle yapılıyor. Elle tutup dosyalama bana ilkel geliyor. O yüzden dijital çağa ayak uydurmak gerekiyor.
* Toplumda dijitalleşme ile beraber şaşkınlık yaşayan, utanma ve mahremiyet duygusunu kaybedenler de var. Dijital dünyanın insanları biraz savurduğunu düşünüyorum. Bu konuda bir çeki düzene ihtiyaç var. Bilinçsiz bir kullanım söz konusu.
İNSAN SARRAFI DEĞİLİM
* Canlı yayın bıçak sırtı bir süreç. Su fırlatıyorlar, adrenalin yüksekliğinde bir sulara bakıyorum bir konuğa bakıyorum.
* İnsan sarrafı olduğumu düşünmüyorum. Olamam ama tahmin edebilirim. Ben artık her şeyi biliyorum dediğin noktada çantanızı toplayıp gidin.
* İstanbul'a hiç gelmemiş insanlar yaşadıkları olay yüzünden programa geliyorlar. Anadolu kadınının cabbarlığı beni etkiliyor.
* Halının altına süpürdüğümüz yok saydığımız her şeyin altında kalırız. Bir şey ayıp diye onun üstünü kapatamayız. Yasakçı bir zihniyetim yok. Denetimle her şeyin üstesinden gelebiliriz. Ahlak dediğiniz şey kadın erkek arasında yaşanan şeyden ibaret değil. Kadın erkek arasındaki ilişkiyi ahlaksızlık olarak nitelendirmek büyük ahlaksızlık. Bir insanın ahlaklı olabilmesi için yalnız kaldığında da kendi doğrularına sahip olması lazım.
* Eleştiren herkese saygım sonsuz ama acımasız eleştiriye karşıyım. Bizim de çıkarmamız gereken sonuçlar var. Nerede ne eksik de insanlar bu yola başvuruyorlar. Ya da biz neyin üstünü kapattık görmezden geldik de bu yolu tercih ediyorlar.
ÇOCUKLARLA İLGİLİ SORUNLAR UYKULARIMI KAÇIRIYOR
* Programın sloganı nefes aldıkça umut hep var. Yani çözemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Doğru iletişime ihtiyacımız var. Bir yarayı sarabilirsem kendimi iyi hissediyorum ama özellikle çocuklarla ilgili sorunları çözmüş olmam yetmiyor. Gece uykularıma girdiği oluyor. Kalbimin bir yerinde yaralanmış hissediyorum. Sevgisiz kalmış çocuklara çok üzülüyorum. Çünkü biz onları iyileştirmezsek toplumu iyileştiremeyiz. Geleceğin iyi olabilmesi için bugünden gelecek nesilleri iyileştirmeliyiz.
* En büyük dileğim, hiçbir sorun olmasın ve ben programa çıkaracak konuk bulamayayım diye dua ediyorum. İşte bu da şahane bir toplumu işaret ediyor bana.
EŞİM BENİM KOLUM KANADIM
* Karı koca beraber çalışmanın avantajları da var. İletişim kurma konusunda kısıtlılığınız yok. Paylaşımınız artıyor. Karşılıklı düşünebilmenin keyfini yaşıyoruz. Ali benim hem hayat hem de yol arkadaşım. Benim başarımla yaptıklarımla gurur duyuyor olması çok hoşuma gidiyor. O görünmez bir adam biliyorsunuz. Ona saygı duyuyorum. Onun manevi varlığı benim kolum kanadım.
ÖMER, HANİ SEN ESRA EROL'DUN ABİMLE OLAN SORUNUMU DA ÇÖZ DİYE ARIYOR
* Sabah çocukların okula gitmesiyle hayat başlıyor. Haftada birkaç saat spor yapmaya, yürüyüş yapmaya çalışıyorum. Reytinglere bakıyorum, telefon trafiği sürekli devam ediyor. 11'de kanala geliyorum. Program bitince üstümü değiştirip diğer günün hazırlığına başlıyoruz. Yayın bitince zaten hemen arıyorum. Sonra eve gidip çocuklarıma kavuşuyorum. Yaptığım işin farkındalar, reklam aralarında arayıp abisini şikayet ediyor mesela Ömer. Hani sen Esra Erol'dun her sorunu çözerdin, abimle sorunumuzu da çöz diyor mesela. O telefonlara bayılıyorum. Yoğunluğumu onlara hissettirmemeye çalışıyorum. Hafta sonları hep beraberiz.
* Bir masa etrafında toplanmayı, dedenin anneannenin torunlarla geçirdiği vakti, akraba ilişkilerini çok önemsiyorum. Gelenekçiliği çok seviyorum. Bence gelenekler bizi biz yapıyor.
* Akşam yemeği hep beraber yenir bizde. Herkes o masada buluşup günü konuşacak. Günün puanlaması yapılıyor. Ömer hep 10 veriyor, İdris Ali 7 verebiliyor sınav günleri. Yatma saati bir kural. 21.30'da herkes odasına gidecek, kitap okunacak. Cuma geceleri sinema gecelerimiz oluyor. Türk sinemasına çok düşkün İdris Ali.
BÜŞRA PEKİN
KARAKTER İÇİN DÖNÜŞMEYİ ÇOK SEVİYORUM
* Çok eğlenceli bir film yaptığımıza inanıyoruz. Tunceli Ovacık'ta muhteşem bir doğanın içinde çektik. İyi bir iş çıkardığımız için gururluyuz. Çok inandık daha başlarken. Çok güzel de bir kadromuz var. Necip Memili, Bülent Çolak, Salih Kalyon, Nursel Köse ve Şerif Sezer gibi ustaların yanı sıra yeni yetenekler de çok iddialı. Temposu hiç düşmeyen bir film oldu.
* Diren ve ailesi bizi çok iyi ağırladı. İyi gezdik. Muhteşem bir doğa ve atmosferi var Ovacık'ın. Bu filmin başrollerinden biri de Ovacık.
* Bir ay orada kaldık. Hep bir aradaydık. Vahşi doğanın içindeydik. Munzur nehrine girdik. Şifalı olduğunu söyleyebilirim, kendine geliyorsun.
* Bu kadar uzun yıllardır film çekiyorum. İlk defa 3 çocuk annesi bir kadını oynuyorum. Çok yetenekli üç çocukla çalıştık. Güzel bir alışverişimiz oldu. Anneliği sevdim, ben zaten anaç biriyim.
* Komediyi çok seviyorum, ama iyi yazılması ve doğru partnerlerle, doğru dinamikte kurgulanması gerekiyor. Komedi hayatım boyunca eksik olmayacak ama bir oyuncu olarak tek bir türde sanatımı icra etmek yeterli gelmiyor. Dramatik karakterlerde de var olmak çok önemli. Dilberay gibi gerçek hayat hikayelerini çok seviyorum.
* Daha konservatuvar yıllarındayken para kazanmak için bir işe gitmeyeceksin inandığın işlere gideceksin diyerek kendime söz verdim. Hep bunu benimsedim. O yüzden seçici davrandım. Kabul etmediğim çok projem oldu. Projelerin kokusunu çok güzel alabiliyorum. Analiz gücüm var.
* Rol için çok cesurum. Bayılırım. Değişmekten hiç çekinmiyorum. Karakter neyi gerektiriyorsa ona dönüşmeyi seviyorum. Mevzu çirkinleşmek güzelleşmek kilo alıp vermek değil. Birbirinden ne kadar farklı olursa bana o kadar keyif veriyor.
* Konservatuvardayken ağırlıklı olarak komedi oynayacağımı hiç düşünmezdim. Konservatuvardan sonra yüksek lisansımı Yılmaz Erdoğan'ın yanında yaptım derim. Çok şey öğrendim kendisinden.
* Kıymetli yönetmenlerle çalışırken neden beni tercih ettiniz diye sordum. İlla her işte parıldamak zorunda değiliz. Her iş bir tecrübe.
* Hasan Can Kaya ile Çok Aşk filmini yaptık. Romantik komedi bir film oldu.
DİREN POLATOĞULLARI
ALASKA'DA BALIK TEMİZLEME İŞİNDEN İYİ PARA KAZANDIM
* Başkan Fikri karakterini canlandırıyorum. Kurgusal bir hikâye, kurgu karakter. Çalışmayıp hizmet etmeyi sevmeyen kendi menfaatini düşünen, kendi şahsına münhasır bir adam. Eşi zengin. Eşinin ailesi güçlü olduğu için oraya yanaşmış.
* Doğma büyüme İstanbulluyum ama memleket Ovacık. Orada ilk defa film çekildi. Memlekete gidip film çekmek bana nasip oldu. Bu zaman kadar film çekilmemesinin sebebi ulaşımın zorluğu. Yoksa çok muhteşem bir doğası var. Yemekleri güzel çok lezzetli, En çok balık yedik.
* Benim için başka bir heyecan oldu. Yöre halkı sağ olsun hepimizi kabullendi, hepimize yardımcı oldu. Hem oynadılar hem her tür konuda yardımcı oldu. Bürokrasi de yanımızdaydı. Çok rahat, huzurlu ve güvenli bir ortamda çok güzel bir film çektik. Uyumlu bir ekip olduk. Devamı da gelecek inşallah.
* Mekânsal bir sorun oldu. Ormanda kaldım. Memleket benim olduğu için panik yapmadım. Piknik yapan bir aile gördüm onların yanına sığındım. Tilki ve ayı gördüm. Ayı çöpte üzüm yiyordu. Kafasını kaldırdığı an kaçtım.
* İşletme okuyordum Kapadokya'da kaldım 4 yıl. Hep uzadı. Orada da birçok işle uğraştım. Arkadaşlarım da okuldan mezun olup gidince benim de bir şey yapmam gerekiyordu. İstanbul'a döndüm. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde okudum.
* Kapadokya'da Yazı Tura filmi çekiliyordu. Asker oynayabilecek oyuncu arıyorlardı. Uğur Yücel'in oynadığını ve yönettiğini bildiğim için ben oynarım dedim. Bir hafta geçirdik beraber. Onun sahnelerinde oynadım. O sebepten oyunculuk okumaya karar verdim. 3 sezon Karadayı'da rol aldım. İlk işim Karadayı oldu. Sonrası geldi.
* Yaptığım şeyi iş olarak görmüyorum. Oyun oynuyoruz. Çocukken oynadığımız gibi...
* Okurken, herkes Amerika'ya gidiyordu ben parası daha güzel diye Alaska'ya gittim. Uçaktan da çok korkardım. 5.5 ay kaldım, balık temizledim. Günde 15 saat çalışıyorduk. Bir öğrenci için çok ciddi bir para kazandım. Çok değişik bir tecrübeydi. Ondan sonra da Londra'ya gidip bir restoranda çalıştım. 5 ay da orada kaldım.
* 11 yaşında kızım var. Bizim mesleğe de ilgisi var. Kız babası olmak çok müthiş bir duygu.
* Sinema yapmak zor ama iş sadece ekonomik değil. İnsanlar artık uzun bir şeyler seyretmekten sıkılıyor.