Son yılların şüphesiz dünyadaki en trend müzik tarzlarından Güney Kore kökenli K POP ve bu akımın etrafında yaşanan dramlara dikkat çekmek istedim. Bu müzik türü bilindiği gibi PSY- 'Gangnam Style' rüzgarı sayesinde tüm dünyayı kasıp kavurmuş ve özellikle gençleri dijital dünyada etkisi altına almıştı. K POP dünyasına gün geçtikçe yeni isimler, kız ve erkek gruplar eklendi. Yetenekli gençleri kendi kazanç modüllerine alet eden Koreli yapımcılar, onları yarıştırarak aralarından seçtikleri isimleri milyonların önüne adeta birer yıldız gibi çıkartıyorlar.
Dijital hayranları sayesinde milyonlar kazandıran bu gençlerin ise yaşamları adeta birer dram. Renkli ve şaşaalı hayatların geri planında adeta esaret modeli ile yaşayan gençler, bir süre sonra psikolojik bunalımdan ötürü farklı duygulara girip kendileri ile savaşacak hale geliyorlar. Daha önce hiç ismi duyulmamış bu gençler ve gruplar şöhret uğruna yabancı prodüktörlerin ağır sözleşmelerine maruz kalıyorlar. Bu sözleşmelerin de kazanç paylaşımı vs. gibi sadece ticari konuları içermediği bir gerçek.
Peki onları zor şartlarda yaşamaya iten ve hayatlarını istedikleri gibi sürdürememelerini sağlayan bu koşullar neler? Mesela yaşam şekillleri, evlikleri, hatta vücut ölçüleri, yeme içmeleri, kız arkadaşları, alacakları dans dersleri, kılık kıyafetleri, gidecekleri yerler, kendi aileleri ile olan ilişkileri sürekli olarak bu sözleşmeler gereği kısıtlanıyor. Ve bu gençler kendi hayatlarını değil, kendilerine biçimlendirilen robotik bir yaşamı yaşamaya çalışıyorlar. Bu duruma, bir nevi prodüktöre yaşamını ve ruhunu ipotek etmek diyebiliriz. Hayatlarını bir kafeste geçirdikleri düşünülen bu gençlerin bir kısmı intihar kurbanı. Kim Jonghyun'un intihar şüpheli ölümü bunlardan sadece biri. Kardeşine bıraktığı notta 'Beni bu oyundan alın' yazdığı söyleniyor. Yine aynı akımın dünyaya tanıttığı gençlere bu yoldan dönmek istediklerinde ise ağır bedeller ve psikolojik baskılar uygulandığı söyleniyor. İstedikleri kıyafeti bile giyme özgürlükleri olmayan bu starların gidecekleri yerler müzik şirketlerince belirleniyor. En büyük sorun ise aileleri ile bile görüşememelerinden, arkadaş edinememelerinden kaynaklanıyor. 14 Ekim'de hayatına son veren 25 yaşındaki Sulli, intiharından önce 'Ben kötü biri değilim' diyerek sosyal medyasından yayın yaptı. Bir başka genç yıldız Go-Hara da aynı şekilde bıraktığı not ile hayata veda etti. Güney Kore'dekiler yaşananlardan etkilemiş görünmüyor çünkü işler eskisi gibi yürümekte.
ÇOCUKLARINIZI KORUYUN
Bu renkli ve etkileyici ama bir o kadar da yalan ve kurmaca hayatlara çocuklarınızın kapılıp gitmesine ve hatta onları örnek almasına asla izin vermeyin. Zira Türkiye'de de en az 150 bin K POP hayranının olduğu söyleniyor. Bu, hiç de yabana atılacak bir rakam değil. Bu renkli dünyanın çizdiği imajın ne kadar tehlikeli ve sanal olduğuna çocuklarını inandırmak ve önlem almak ise her ailenin görevi.
Kısacası K POP'tan çocuklarımızı uzak tutmalı ve hatta hayranlık duymalarını engellemeliyiz. Buradan çıkacak bir diğer ders ise gösteriş, şöhret ve para uğruna katı ve ağır maddelere gözü kapalı atılan imzaların, ağır bedeller doğuracağı. Umarım başka ülkeler de bu girdapın içine girmeden önlemlerini alır.
Emre Can kimleri dinliyor?
1-İbrahim Tatlıses - 'Haydi Söyle'
2-İbrahim Tatlıses - 'Nankör Kedi'
3-Reymen - 'Ela'
4-Serkan Kaya - 'Tarifi Zor'
5-Seyfi Yerlikaya- 'Ayrılık Hasreti'