Mobbing o kadar hayatımızın bir parçası oldu ki, artık yokluğu bizi şaşırtır hale geldi. İş hayatında kişisel duyguların hüküm sürdüğü, egonun ve hırsın insan ilişkilerini gölgelediği bir düzenin sürdürülebilir olmadığı artık aşikar. Sev ya da sevme, günün sonunda herkesin ortak bir amacı var: İşi bitirmek. Ancak bazıları için bu yeterli olmuyor; başkalarının üzerine basarak yükselme arzusu, kurumsal hayatın en toksik hastalıklarından biri haline geldi. Neyse ki, bu hafta yayımlanan genelge tam da bu noktaya değiniyor: Mobbinge sıfır tolerans! Kişisel hesaplaşmalarınızı işe taşımayı bırakın, yoksa 170'i arayıp sürecin nasıl ilerlediğini keyifle izleyebilirsiniz. Nasıl mı? 'Mobbing' olarak adlandırılan, iş yerlerinde psikolojik tacizin önlenmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Çalışanların psikolojik tacizden korunmasını amaçlayan genelge 7 madde olarak hazırlandı. Önce bu genelgeyi okuyarak başlayın hakkınızı nasıl arayacağınıza. Genelgede, iş yerlerinde kasıtlı ve sistematik olarak yapılan psikolojik tacizin önlenmesinin elzem olduğu vurgulandı. Psikolojik tacize maruz kalan çalışanların, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu, ALO 170 gibi çeşitli platformlara başvurabileceği hatırlatıldı. Genelgede, iş yerlerinde psikolojik tacizle mücadelenin öncelikle işveren ve yöneticilerin sorumluluğunda olduğu belirtildi. Ayrıca, farkındalık artırıcı eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasına özen gösterilmesi gerektiği vurgulandı. New York'ta yaşayan yabancı bir arkadaşıma bizim yeni mobbing genelgesini yolladım. Amerika'da işler biraz değişik işliyor, bizdeki gibi çoğu zaman çalışan haklı değil onlarda. Neyse, dış bir göz olarak "Nasıl buldun?" diye sordum. "Eksiği yok, fazlası var" dedi.
YENİDEN YAPILANDIRILDI
Genelge kapsamında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu yeniden yapılandırıldı. Bu kurul, ülke çapında politikalar belirleyecek, eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerini koordine edecek ve kamuoyunu bilinçlendirme çalışmaları yürütecek. Genelgede ayrıca, iş yerlerinde soruşturma yürütülürken, çalışanların özel hayatlarının korunması için hassas davranılması gerektiğinin de altı çizildi. Peki, şimdi ne yapıyoruz? Çalışma hayatında mobbingin sıradan bir durum gibi kabul edilmesine artık bir son veriyoruz. Birileri sizi sistematik olarak baskıya maruz bırakıyorsa, hakkınızı arayın! ALO 170'i arayın, hiç acımayın! Kim ne yapıyorsa cezalandırılsın. Yeter artık, bu mobbing aldı başını gidiyor!
SANATLA FARKINDALIK: FLUX
Günümüz sanat dünyasında, toplumsal meseleleri sanatsal formlar aracılığıyla görünür kılmak giderek daha fazla önem kazanıyor. Çağdaş medya sanatçısı Hakan Yılmaz'ın çok katmanlı dijital enstalasyonu FLUX, bu anlayışın en etkileyici örneklerinden biri olarak bu hafta öne çıktı. Obeziteli bireylerin deneyimlerinden ilham alan bu çalışma, bireysel mücadelenin ve toplumsal algının kesiştiği noktada sanatın dönüştürücü gücünü sergiliyor. Orkide Arya Akkoç'un küratörlüğünü üstlendiği FLUX, sadece obezitenin fiziksel yönünü değil, aynı zamanda bu durumun bireylerin psikolojisinde ve toplum algısında yarattığı etkileri de sorguluyor. 4 Mart Dünya Obezite Günü kapsamında, Türkiye Obezite Araştırma Derneği'nin düzenlediği etkinlikte tanıtılan bu enstalasyon, hastalığın görünmeyen katmanlarını keşfetme çağrısı yaptı. FLUX'un farklı bölümleri, obezite ile mücadelenin aşamalarını sanatsal bir anlatı ile şekillendiriyor. Şüphe bölümü, hastalık sürecinin ilk tohumlarının atıldığı ana odaklanırken, İç ve Dış Damgalama sekansı, bireyin kendi algısıyla toplumun ona yüklediği etiketler arasındaki gerilimi çarpıcı bir şekilde yansıtıyor. Anlama ve Mücadele Çabası bölümü, döngüsel kompozisyonlarla izleyiciyi bir yolculuğa çıkarırken, Şifalanma bölümü ise dönüşüm ve iyileşme potansiyeline dikkat çekiyor.