Bir opera akşamı düşünün ki duygudan duyguya girdiğiniz, aşkın, fedakârlığın ve kaderin zamansız doğasını hissettiğiniz müthiş bir şölen. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin yeni prodüksiyonu olan La Traviata'dan başkası değil bahsettiğim.
Geçtiğimiz gün Atatürk Kültür Merkezi- Türk Telekom Opera Salonu'nda gerçekleşen prömiyeriyle bizleri büyüleyici bir yolculuğa çıkardı. Giuseppe Verdi'nin eşsiz eseri, müziğiyle ruhlara işleyen bir hikaye anlatırken, görkemli dekoru ve başrejisör Recep Ayyılmaz'ın vizyonuyla sahneye taşınan bu yeni yorum, izleyiciyi sadece bir operanın içinde değil, adeta insanlığın en derin duygularını yansıtan bir tabloya davet ediyor.
Aşk, fedakârlık ve kader temalarını ele alan hikaye, Alexandre Dumas'ın (oğul) Kamelyalı Kadın romanından sahneye uyarlanmış bir klasik. Verdi'nin bu hikayeye kattığı müzikal deha, Francesco Maria Piave'nin kusursuz librettosuyla birleşerek evrensel bir başyapıt oluşturmuş.
Her bir notada hissettiren Violetta'nın melankolisi, Alfredo'nun coşkusu ve Germont ailesinin toplumsal baskıları, seyirciyi karakterlerin duygusal yolculuğuna ortak ediyor. Ancak bu temsilde, yalnızca müzik ve hikâye değil, sahnenin estetik gücü de izleyiciyi etkisi altına alıyor. Dekorun gücü ve zamansız tasarım, temsilde Çağda Çitkaya'nın tasarladığı dekor bana göre bu prodüksiyonun belki de en dikkat çeken unsurlarından biriydi. Gizem Betil'in zarif kostüm tasarımları ve Yakup Çartık'ın incelikle planlanmış ışık tasarımı da görsel şöleni tamamladı.
Toplumsal Normlar ve Aşkın Gücü; La Traviata, yalnızca bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda dönemin toplumsal değerlerine cesur bir eleştiri sunuyor. Violetta, bireysel özgürlüğü ile toplumun ona biçtiği rol arasında sıkışıp kalmış bir kadın olarak sahneye çıkıyor. Onun trajedisi, aşkın özgürleştirici gücünü vurgularken, toplumsal baskılarla yüzleşmenin zorluğunu da ortaya koyuyor. Prömiyer gecesinde; Violetta rolünde Dilruba Bilgi'nin güçlü performansı, Mert Süngü'nün Alfredo'ya kattığı tutku ve Serhat Konukman'ın Giorgio Germont yorumuyla karakterlerin hikayesi çok daha etkileyici bir hale geldi. Zamansız bir başyapıt La Traviata, opera tarihinin en çok sahnelenen eserlerinden biri olmasının sebeplerini bir kez daha hatırlattı.
Hem müziği hem de sahnelemesiyle, sanatseverlere yalnızca bir temsil değil, unutulmaz bir deneyim sundu. İstanbul Devlet Opera ve Balesi, bu yeni prodüksiyonuyla yalnızca opera tutkunlarının değil, sanatın her dalına ilgi duyan izleyicilerin de takdirini kazandı. Eminim bu büyülü akşam, izleyicilere uzun süre unutulmayacak bir hatıra bıraktı. Başta vizyonuyla Devlet Opera ve Baleye kattığı değerden dolayı DOB Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk ve emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum.
EMILIA PEREZ'İN 13 ADAYLIĞI GERÇEKTEN HAKKI MI?
Oscar heyecanı yine dorukta! 2025 Oscar adaylıkları açıklandı ve bu yılın tartışmalı favorisi 'Emilia Perez' tam 13 adaylık alarak ödül sezonunun en çok konuşulan filmi oldu.
Ancak, benim fikrime göre bu film, hak ettiği yerden biraz daha yukarıda konumlanmış gibi görünüyor. Tamam, eğlenceli bir yapım, renkli bir hikaye... Ama 13 adaylık? Gerçekten mi?
Sinema tarihine geçen bir başyapıt gibi davranılması biraz abartılı, bana kalırsa. Öte yandan, 'Wicked' ve 'The Brutalist' filmleri 10'ar adaylıkla büyük ödül için güçlü rakipler arasında. En iyi kadın oyuncu yarışında yılın filmi bence net bir şekilde 'The Substance'. Hem güçlü hikayesiyle hem de oyunculuk performanslarıyla yılın diğer yapımlarını gölgede bırakan bir yapım. En İyi Kadın Oyuncu kategorisine gelirsek, Cynthia Erivo (Wicked), Karla Sofia Gascon (Emilia Perez), Mikey Madison (Anora), Demi Moore (The Substance), Fernanda Torres (I'm Still Here).
Açık konuşmak gerekirse, Demi Moore'un performansı her açıdan mükemmel bir oyunculuk dersiydi. 'The Substance', Moore'un kariyerindeki en parlak anlardan birine dönüştü. Duyguların böylesine katmanlı bir şekilde işlenmesi ve karakterin içine böylesine nüfuz edebilmek her oyuncunun harcı değil. Ödülü alırsa kimse şaşırmamalı, çünkü sonuna kadar hak ediyor. 97. Oscar Ödülleri, 2 Mart 2025'te sahiplerini bulacak. Büyük geceye kadar tahminlerimiz, tartışmalarımız ve sürpriz beklentilerimiz devam edecek. Ama bir gerçek var ki, bu yıl Demi Moore'un zaferine şimdiden hazırlanmamız gerekiyor.