Bir sergi düşünün; içindeki bütün sanat eserleri denizin 15- 20 metre derinliklerinde yapılmış. Yanlış duymadınız! Sanatçı, iki tutkusu olan dalış ve resmi birleştirmiş ve ortaya sıra dışı bir sergi çıkmış. Üstelik tablolarının satışından elde edilen gelirin bir kısmı, çeşitli kurumlar aracılığı ile sualtı temizliği için kullanılıyor.
Ünlü Rus sualtı ressamı Olga Belka'dan bahsediyorum. Belka, geçtiğimiz günlerde Bodrum koylarında çalışarak tamamladığı eserleri sanatseverlerle buluşturdu. Sergide 'Bodrum Gülü' isimli eseri çok konuşuldu. Olga; tuzlu suda çözünmeyen boya ile tamamen çevre dostu sanat eserleri yaratan dünya çapındaki tek sualtı portre ressamı. Denizin altında maksimum 3 saat çalışabiliyor.
Bir tablonun tamamlanması çoğu zaman 8 saati alıyor, o nedenle hep aynı noktaya dalış yapması gerekiyor. Bazen 2 metrede bazen 15-20 metre olan derinliklerde çalışıyor. Akıl alır gibi değil serginin ortaya çıkış hikayesi... Derin sularda, denizaltı canlıları ile ilginç anlar yaşıyor. Bazıları tuvalin önünde poz verirken bazıları da çalışmasına yardımcı olmak istiyor.
EŞSİZ MANZARA
Zaman zaman tehlikeli anlar da yaşanıyor. Denizaltında yaşayan sakinleri rahatsız etmemek için, balık görüntüsünü andıran özel tasarlanmış bir başlık kullanıyor. Sualtında yapılan sanat eserleri, sualtı dünyasının güzelliklerine ve çevreyi koruma ihtiyacına dikkat çekmeyi hedefliyor. Bu arada sanatçının 2017-2022 yılları arasında Dubai, Singapur, Tayland, Tayvan, Türkiye, Rusya ve Maldivler dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında toplam 14 kişisel sergi açtığını ve 11 uluslararası sanat fuarı ve farklı etkinliklere de özel katılımcı ve konuşmacı olarak katıldığını öğreniyorum. Hem deniz altındaki eşsiz manzaraya hem de sanata meraklıysanız, mutlaka Olga Belka'yı takip etmenizi öneririm.
HOUSE OF THE DRAGON İZLENDİ Mİ?
Şu günlerde en çok duyduğum soru, "House of the Dragon izlendi mi?" Pazar günü yayınlanan ve yaklaşık 10 milyon izleyiciye ulaşan The Heirs of the Dragon adlı yapım ilk bölümüyle izleyici rekorunu kırdı.
George R. R. Martin'in Fire&Blood (Ateş ve Kan) romanından uyarlanan ve Game of Thrones'ta yaşanan olaylardan 200 yıl öncesinde Targaryen Hanedanlığı'nın hikayesini anlatan House of the Dragon'ın Guardian'da okuduğum kritiğinde dikkatimi çeken cümle "Ürkütücü olduğu kadar cezbedici"ydi. Ürkütücü detayları bazı sahneleriyle alakalı, cezbedici tarafı ise hikaye ve oyunculukların iyi olması. Genel manada yapım kimseyi üzmez ama bir taht oyunları seviyesine çıkar mı şimdilik tartışılabilir. Bu arada dizi korsanı büyük ölçüde engellemiş durumda, hiçbir yerden diziyi izlemek mümkün değil. Herkesin birbirinden link istediği bir durum söz konusu çünkü telif haklarından dolayı dizi hiçbir yerde yer almıyor. Ejderhaların dansı entrikalı ve ilginç bir dönemi anlatıyor. Krallığın başlangıcına, targaryenlerin hüküm sürdüğü döneme dair çok şey görüyoruz. Bazı sahnelerde geçen cümleler kitapla aynı. İlk defa bir seriyi severek okuyanları mutlu edecek bir yapım ortaya çıkmış. Özetle House of the Dragon hayata geçmiş en mantıklı, kârlı, başarılı bir spin-off örneğidir, zamanınız olursa mutlaka izleyin derim.
Z KUŞAĞI VE ANTİKA
2019'da dünya çapında 6 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip olan online antika satışları, 2020'de 12.4 milyara ulaşmış, 2021'i ise 13.3 milyar dolarla kapatmış. Bunu ben de bilmiyordum, taa ki dünya çapındaki sanat ve antika pazarının toplam çevrimiçi satışları açıklanana dek.
Açıklanan verilerde ilginç olan şu ki; 34 yaşın altındaki gençlerin yüzde 74'ü sanat ve koleksiyon ürünlerine yönelirken, sanatseverlerin yüzde 53'ü de çevrimiçi sanat piyasasının güvenlerini artırdığını belirtiyor. Geçmiş yıllarda çoğunlukla yetişkin bireyler tarafından ilgi duyulan antika eşyalar, artık genç neslin de radarındaymış. Z kuşağına bu antika merakından sonra daha da bir saygı duymaya başladım. Şahane bir nesil geliyor; detaycı, meraklı, yenilikçi ve gerçek.