Yılın merakla beklenen filmlerinden, ülke sinemamızın korku türüne yeni bir soluk getirecek 'Güzelliğin Portresi'nin, aynı anda birden fazla ülkede çekileceğini biliyor muydunuz? Filmin hikayesi, Koreliler tarafından ihaleye çıkarılır gibi, farklı ülkelerin yapımcılarıyla paylaşılıyor. Bu ülkeler de filmi çekmek için hazırlığa başlıyor. Sistem müthiş; farklı farklı kültürler, aynı anda, aynı meseleye kendi açılarından bakıyor ve izleyiciye bir dünya sunuyor. Ülkeler arası birliğin başka bir yönü de var: Bu yapımcılar, hikaye üzerinde çalışırken, filmi çeken ilk ülke hangisi dersiniz? Tabii ki Türkiye... Onur Koralp ve Pınar Bulut, ortaya şahane bir senaryo çıkarıyor. Yönetmen Umur Turagay, çok başarılı sahneler çekiyor. Burçin Terzioğlu, Birkan Sokullu, Serkan Keskin, Melisa Şenolsun, Feridun Düzağaç, Lara Tonka, Şencan Güleryüz ve Gizem Soysaldı da en yüksek performanslarını sergiliyor.
Diğer ülkeleri bilemeyiz ama bizimkilerden epey iddialı bir şey çıkacağı çok belli. Diğer ülkelerdeki son durumu veya herkesin birbirini takip edip etmediğini bilmiyoruz ama Türkler, Korelilerle görüşüp hep birlikte bir film gösterimi organize etmek için harekete geçse hiç fena olmaz. Düşünsenize; altı ülke filmlerinin gösterimini Türkiye'de yapsa ne güzel olur... Neden olmasın?
13 ARALIK'TA VİZYONDA
Farklı ülkelerde gerilimin portresinin ortaya konulacağı 'Güzelliğin Portresi'nde; genç bir kadın olan 'Nisan', yıllarca görüşmediği babasıyla ilgili önemli bir haber alınca, eşi ve kızıyla birlikte soluğu baba evinde alıyor. Yıllar önce kaçarak ayrıldığı köşke geri dönen 'Nisan', burada tuhaf durumlara şahit oluyor. Öte yandan; köşke dönüşüyle birlikte, kaçıp kurtulduğunu düşündüğü geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalan 'Nisan', babası hakkındaki gizemi çözmeye çalışan polisin sorgulamasına maruz kalır. Kendisini köşeye sıkışmış hisseden 'Nisan', kendisini ve ailesini koruyabilmek için köşkte yaşanan gizemi çözmek zorundadır. Bu gizem, izleyiciye nasıl bir gerilim yaşatacak, 13 Aralık'ta beyazperdede hep birlikte göreceğiz.
SİNEMALARDA FORD V. FERRARI ZAMANI
Bu hafta sinema dünyasının gündeminde, yılın en çok merak edilen filmlerinden 'Ford v Ferrari'nin hızlı sahneleri ve ScreenX salonların yükselişi vardı. Başarılı TV sunucusu Merve Toy'un davetiyle, Cinemaximum Vadistanbul ScreenX salonunda 'Ford v Ferrari/ Asfaltın Kralları' filminin özel gösterimi gerçekleşti. Herkes, filmi ScreenX salonda izlemenin yüksek enerjisinden bahsediyordu. Peki nedir bu ScreenX salon? Bu; 270 derece görüntü sunan bir sinema teknolojisi. Karşınızda ekran var, sağınızdaki ve solunuzdaki duvarlar da birer ekran gibi kullanılıyor. Yani toplam 3 ekranda 270 derece açıya sahip bir görüntüye kavuşuyorsunuz. Görüntü üç ekrana da tek bir kare olarak yansıyor. Bu teknolojinin üzerine; bir de karşınızda Hollywood'un en iyi oyuncularından Christian Bale ve Matt Damon olduğunu düşünün. Performanslarıyla salonu ikiye bölüyorlar; Christian'cılar ve Matt'ciler olarak tartışmalar başlıyor.
Filmin nasıl olduğu konusunda ise herkesin farklı bir yorumu var. Genel sahneler, tempo, hız ve oyunculuklar beğeniliyor. Yer yer hikayede kopukluk olsa da, seyir zevki ve adrenalini yüksek bir film. Ford v Ferrari, 1966 yılında düzenlenen Le Mans 24 Saat Yarışı'nın gerçek hikayesini konu alıyor. Film; Toronto Film Festivali, Telluride Film Festivali, Zurich ve Londra Film Festivali'nde izleyiciyle buluştu ve eleştirmenlerin beğenisini toplamayı başarmıştı. Ayrıca Hollywood Film Ödülleri'nde şimdiden Yılın En İyi Kurgusu ve Yılın En İyi Sesi ödüllerine layık görüldü. Sonuna kadar hak ediyor; izleyince ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
'ALTIN PORTAKAL İYİ NİYET PRENSİBİNE UYMADI'
Altın Portakal Film Festivali'nin yönetmelikteki maddelerinin değiştirilmesi hala konuşuluyor. Jürinin talebine göre ödül yönetmeliğini değiştiren organizasyona, bu hafta Film Festivallerini Değerlendirme Kurulu'ndan bir duyuru geldi. Açıklamada; "Ulusal uzun metraj film yarışmasında, jüri, festival yönetimi ve belediye yetkilileri tarafından ödül yönetmeliğinin el birliğiyle ihlal edilmesinin, önce sinema sektörüne, sonra festivalin itibarına indirilmiş ağır bir darbe olduğunu düşünüyoruz" sözleri yer aldı. Yönetmeliğin, festival öncesinde yarışmacılar ve jüri üyeleri arasında imzalanan bir sözleşme olduğu ve festivalin uluslararası alanda akredite olduğu FIAPF yükümlülüklerine de uymadığı, hukukun iyi niyet prensibine aykırı, keyfi ve haksız bir uygulama olduğu duyuruda vurgulananlar arasındaydı. Bence Festival Değerlendirme Kurumu haklı. Sizce?