Ev kadınlığı zor iştir. Annelerimizden biliyorum. Boşuna mı gazeteci, senarist menarist olduk? Bütün gün çalışacaksın, ama karşılığında para vermeyecekler. Çalışma süren, zaman zaman günde oniki saati geçecek. Sigortan yok, emekliliğin, fazla mesain, yıllık iznin yok! Haftasonun yok! İş gezisi hiç yok! Pazar alışverişi dışında! Çalışma arkadaşların büyük ihtimalle aynı kültür düzeyinden gelmeyecekler. Hatta bazı günler çalışma arkadaşın olmayacak. Öğle tatili mutfakta geçiştirilecek. Sosyalleşme, "Ay bugün de işe giderken şunu giyeyim" gibi heyecanlar, eğlenceler, ofis dedikoduları, ofis partileri söz konusu bile değil. Depresif bir durum! Patronlarının biri hariç, hepsi senden yaşça en az 20-25 yıl küçük olacak! Çalışmanın sonucunda kalıcı bir eser, bir sonuç olmadığı gibi, her hafta aynı iş düzeni tekrarlanacak. Terfi sözkonusu bile değil. Şan şöhret, ödül vs. hak getire! Üstelik işinden bahsetmeye başladığın anda herkes sıkılıp kaçacak delik arayacak! Ve en kötüsü: Komşunun haftada iki saat İngilizce dersi veren 16 yaşında kızı bile "çalışıyor" görünecek, sen ise "işsiz"! Reklamlardaki ev kadınlarına bayılırım. Bir kere hepsi kot ve beyaz gömlek giyerler niyeyse! Hafif makyajlı, fönlü saçlı olurlar. Mutfakları, nerede yaşıyorlarsa, 50 metrekareden küçük olmaz. Ama mesela bu kadın, bulaşık makinesi almak yerine hâlâ bulaşığı elde yıkamaktadır! O elde bulaşık yıkadığı deterjan o kadar zararsız o kadar kremlidir ki, adeta ellerine bakım yapmaktadır! Eller de lokum gibi, uzun tırnaklı, az önce manikürden çıkmış ellerdir yani! Anladığım kadarıyla artık hayvan terli! Ev kadınları artık reklamlardaki hayata bile kanmıyorlar. Evi mümkün olduğu kadar çok elektronik eşya ve eve yemek siparişi telefonuyla doldurup, hayatlarını yaşıyorlar... Kimisi dışarıda çalışıp, kazandığı paranın tamamını evin işlerini yapan yardımcısına veriyor. Yeter ki o karabasan ev kadını durumundan kurtulsun! Ve "ev kadını" kavramı yok olmaya yüz tutuyor, yerini profesyonel yardımcılara bırakıyor. Hatta profesyonel yardımcıların bile profesyonel yardımcıları var artık! Fakat Fransız yapmış yapacağını! Gelmiş, bir de Nişantaşı kadınlarını evlere bağlamak için burada şube açmış. Teşvikiye Atiye Sokak'da bir dükkan. 'Durance en Provence' diye zor bir ismi var. Dışarıdan baktığında, bu çevrede gittikçe çoğalan duş jeli, parfüm, sabun vesairecilerden biri zannediyorsun. Fakat burası adeta hanımları ev kadınlığına özendirmeye çalışan gizli bir örgütün paravan şirketi! Tütsülerin, mumların, masaj yağlarının arasında ev koleksiyonu başlıyor yavaştan. Ev için güzel kokular, spreyler falan derken, kedi kumu gibi bir şey göze çarpıyor. Yavaş yavaş konuya girmeye başlıyorsunuz. O kedi kumunun gül kokulusu, "okyanus esintilisi" var ve kedi kumu değil. Bir avuç halıya serpiyorsun, sonra elektrikli süpürgeyle halıyı süpürüyorsun. Bütün ev ve halı kokuyor! Hemen yanında bir kavanoz deniz kumu duruyor. Çay kokulu. Onu da kül tablalarına dolduruyorsun ki etraf sigara kokmasın! Küçük parfüm şişeleri görüp üzerine atlayınca, onların aslında çarşaf ve yastık parfümü olduğu ortaya çıkıyor! "Sakin gece", "şefkatli gece" gibi alengirli parfüm seçenekleri mevcut! Sıkıp sıkıp, yatıp uyuyorsun, oooh! Şimdi sıkı durun, iş çığırından çıkmaya başlıyor! Duş jeli şişesi gibi şık şişelerde "çok amaçlı ev temizleyicileri" yapmışlar! Adaçayı-greyfurt kokulu, yabani lavanta kokulu mesela! Sanki kendine bakım yapıyormuşçasına, alıp eline bezi, bunlara daldırıp daldırıp lavaboyu, mutfak tezgahını falan temizleyeceksin. Uyanıklara bak! Bulaşık deterjanları var, o elde yıkayanlar için işte. Biberiye kokulu, nane kokulu... Madem Durance marka "yabani lavantalı" bulaşık deterjanı alacak paran var, ama bulaşık makinesi almayıp, elde yıkıyorsun, o zaman şu da müstahak sana: Çamaşırı da elde yıkamak! Hassas çamaşırlar için, "portakal çiçeği", "vanilya" aromalı deterjanlar, ve hatta bunların yumuşatıcıları var. Madem onu da yaptın, ütüyü de hallediver, eline mi yapışır?! Hele ki orman menekşesi kokulu ütü suları varsa! Bir yaşıma daha girdim sevgili okuyucular! Nesli tükenmekte olan ev kadınlarını yine hayata döndürme çabası değildir de nedir bu? Yalnız şunu da belirteyim! Benim tanıdığım Nişantaşı kadını bunları set olarak evine alır. Sonra da aynen yardımcısına verir ve öğle yemeğine çıkar. Biz Türküz, yemeyiz!..