Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Fransız Sokağı'nı teftiş ettim!

Otur oturduğun yerde değil mi? Efendim bünye yıllardır sürtmeye, gezmeye tozmaya, yeni açılan yer varsa gidip görmeye alışmış. Bacağını kırıp evde oturamıyor! Fransız Sokağı diye ortalık yıkılıyor. Gidip görmez miyiz? Ne var ki, erken bile gitmişiz. Açılış yapılmış ama, hâlâ inşaatı süren kafeler var. Ya da baştan başlayayım. Galatasaray Lisesi'nin yanındaki sokaktan aşağıya vuruyorsunuz kendinizi. Tipi trend takip etmeye müsait, meraklı ve heyecanlı görünen arkadaşları takip ediyorsunuz, Fransız Sokağı'na geliyorsunuz! Fransız Sokağı deniyor ama, Fransız Yokuşu veya Fransız Merdivenleri de denebilir. Gidiş yokuş aşağı, çıkış tıknefes! Sağlı sollu binaları restore etmişler. Kaç tane kafe gördüm hatırlamıyorum. Ufak, şirin dükkanlar da var. Kıyafet, hediyelik eşya, şudur budur satıyorlar. Pırıl pırıl, şık. Caz çalan barlar, sergiler falan da var. Da... Şimdiye kadar sokak hakkında okuduklarımdan benim hayalgücümün de ekledikleriyle ortaya çıkan manzara şuydu: Akerdeon çalan adamlar, envai çeşit Fransız peyniri ve şarap satan dükkanlar, hakikaten iyi Fransız yemeği yiyebileceğiniz restoranlar, en azından çikolatalı croissant'ı iyi yapabilecek kafeler! En azından şimdilik, o kadar da uzun boylu değil. Hepsinin isimleri "A la fortanfoni" tadındaki kafelerin mönüleri genellikle birbirinin aynı. Birkaç et yemeği, birkaç salata, sandviç, tatlı vs. Ve mesela sandviçlerin arasında da, baget ekmeğe brie peyniri ve soğan turşusu gibilerinden farklı lezzetler göremedim. Beyoğlu'nun eli yüzü düzgün kafelerinde ne varsa o. Yani ton balıklı "Niçoise" salata ve mantarlı kreple de yetinemem kusura bakmayın! Ama dediğim gibi, herhalde daha yeni yeni oturuyor her şey. Bütün kafeleri de keşfetmedim henüz haliyle. Ama örneğin, en şık görünen sokak kafelerinden birine oturup, mönüden "Fransız peyniri tabağı"seçtim. Bir bardak da dedim kırmızı şarap içerim, ooh. Bu arada bütün kafelerde Edith Piaf, Mirelle Mathieu falan çalıyor elbette. Sanki 70'lerden beri Fransız müziğine bir şarkı eklenmemiş gibi. Halbuki çok güzel rap, elektronik müzik falan yapıyor adamlar, neyse. Tamamen tesadüf, "Bu peynir tabağında neler var?" diye sormuşum. Gayet Fransız önlüklü garson kızımız cevap verdi: "Beyaz, kaşar, tulum! Daha Fransız peyniri olayına geçemedik!" Aklıma favori çizerim Yiğit Özgür'ün Penguen'deki bir karikatürü geldi. Bir tur otobüsü, doğuda bir köyde turist gezdiriyor. Köy meydanını görüyoruz. Kahvede bıyıklı, şalvarlı vatandaşlar oturuyor, kahvenin tabelasında "Cafe Floret" yazıyor! Ortada başörtülü bir teyze gözleme hamuru açıyor, yine bir tabela: Krep, 3 Euro! Tur otobüsünde fotoğraf çeken batılı turistlere, rehber anlatıyor: "İşte sayın yolcular, burası da Doğu'nun Paris'i!" Fransız Sokağı'na birkaç kere daha gideceğim. Brie peyniri, iyi yapılmış croissant ve son on yıl içinde kaydedilmiş Fransız müziği buluncaya kadar!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA