Bir kuş gibi hafif ve çingene tadında yanığım sevgili okuyucular! Siz bu yazıyı okurken ben Antalya'da denize çömmüş durumda, ellerimle suya vuruyor ve sırıtıyor olacağım. Gözünüzde canlandırdınız mı? Güzel. O halde yazıma başlayabilirim. Yukarıda anlattığım manzara da, bu yazının görsel malzemesi olarak zihninizde bulunsun! Uzun aylar boyunca bir hafta sonu dinlenmesi, hatta bir akşamüstü kaçamağı bile yapmadan çalışınca, yaz tatili insanı derinden sarsıyor. Tatil köyü kültürü konulu eserim yarın bu sayfalarda olacak. Ama kısa bir giriş yapmak gerekirse, "tatil köyü kuralları" da insanı yönlendirince, önce her şey iş gibi geliyor. Amaçlı, saatli yaşamaya alışmış bünye, kendine sebepsiz, fuzuli hedefler ediniyor. Sözgelimi "Her gün üç defa yirmişer dakika yüzülecek!" Bak şimdi. Halkım beni böyle sevmiş, kabullenmiş efendim. Daha kaslı kollarla belki aynı popülarite olmayacak. Islan, çık, yayıla yayıla limonatanı iç değil mi? Ya da "Erken kalkılıp kahvaltıya yetişilecek!" Ne bu Alman'lık? Hayır, bir kere yetişmiş olsam, neyse. Veya "Antalya gezilecek. Görülmedik yeni mekan, takip edilmedik kültürel aktivite kalmayacak!" Yalnız itiraf etmeliyim ki, bu sonuncusu pek faydalı oldu. Farkında mısınız bilmem, olduğunuzu zannetmiyorum, şu anda Antalya'da dünyanın beşinci en önemli opera ve bale festivali sürmekte. Devlet Opera ve Balesi'nin düzenlediği organizasyon (evet, basın bülteni gibi girdim konuya!) hem yerli, hem yabancı grupların gösterilerinden oluşuyor. Daha da önemlisi, bu baleler, operalar Aspendos'ta sergileniyor. 2000 yıllık tiyatroda, Kuğu Gölü'nden Aida'ya, Rigoletto'dan Tosca'ya muhteşem eserleri birinci sınıf sanatçılardan seyretmek, öyle her gün yaşanabilecek bir tecrübe değil takdir edersiniz ki. Yaaa. Varsa yoksa televizyon dizisi değil mi? Uyan Türkiye'm! Yurtdışından sadece bu festival için düzenlenen turlar varmış. Zaten festival müşterisinin çoğu yabancı. Düşünün: Aspendos, gece, yıldızlar, nefis bir soprano Aida'yı oynuyor, tiyatronun inanılmaz akustiğiyle, mikrofonsuz, canlı canlı. Sahnede onlarca Mısır askeri, balerinler, koro... Hayır, ayıptır söylemesi ben genel provayı izledim de, ondan böyle anlatıyorum. Eş durumundan torpilliydik. Prova dediysem, gösterinin kendisinden farksız, kostümlü mostümlü. Tek fark, seyircinin biz dahil 20-25 kişiden oluşması. Yani sahne ekibiydi, ışıkçısıydı, sanatçı yakınıydı, gibisinden. Bir de, bir bakıyorsunuz, aaa, yanınızda bir Habeş askeri: "İyi günler, ben g.a.g.'ı çok beğeniyordum, tekrar başlamayacak mı acaba?" diyor! Veya Firavun kızı Amneris'in nedimeleri birlikte fotoğraf çektirmek istiyor, falan filan! Bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Aida'nın birinci gösterisini kaçırmış olacaksınız. Bu akşam ikinci gösteri var, çevrede olanlara duyurulur. Ama festival yeni başladı ve 17 Temmuz'a kadar sürüyor. Gösterinin gecesi kapıdan bilet bulmanız bile mümkün. Büyülü bir deneyim olacak. https://operabale.kulturturizm.gov.tr adresinden veya (0242) 249 03 33'den programı ve detayları öğrenebilirsiniz. Başlıktaki "opera seyretmenin püf noktaları"na gelince... Hele siz bir seyredin de, püfünü müfünü ileride açıklarız. Kalkın gidin kardeşim, bak gavur akın akın! Sanata ve sanatçıya desteğim sürecek. Ne de olsa ben de sanatçıyım ve biz hassas, duygusal insanlarız! Arzu edenler, bu son cümleyle denizde çömmüş su sıçratarak sırıtan resmimi, gözlerinin önüne bir daha getirebilirler!