Ebru ile yıllardır o kadar çok şey paylaştık ki... Hayatına tanıklık etmenin ötesinde bir şey bu... Mutlu anlarında da yanındaydım, zor zamanlarında da... Dolayısıyla o duruma göre değişen ruh hallerini iyi bilirim... Osmantan Erkır ile ayrıldığını öğrenince aradım... "Kendini nasıl hissediyorsun? İyi misin?" dedim. "Sence kendimi nasıl hissedebilirim?" dedi... Bu konuda başka da bir şey sormadım zaten. Çünkü onun ne demek istediğini, bu sözleri hangi ruh haliyle söylediğini çok iyi anladım... Ama size o ruh halini anlatayım... Ebru'nun yaşadığı büyük bir hayal kırıklığı... Düşünsenize; karşınıza biri çıkıyor, bir anda bütün dünyayı ayaklarınızın altına sermeye çalışıyor. Hatta ayaklarınızı yerden kesiyor. Evlenmek istiyor. Ama sonra olaylar o noktadan hızla uzaklaşıyor. Peki, o arada hızla ne oluyor? Ne oluyor da her şey değişiyor... Ünlü kadınların büyüsüne kapılıp onların peşinden koşan bütün erkekler, bir an geliyor bir duvara çarpıyorlar. Çünkü parlak ışıkların altındaki manzara ile gündelik hayattaki manzara aynı değil. Çünkü parlak ışıklar bir yanılsama. Eminim Osmantan Erkır da aynı durumu yaşamıştır... (Bunu başarabilen o kadar az erkek var ki...) Ebru'ya gelince... İnsan çocukluktaki izlerden hayat boyu kurtulamıyor. Bakmayın siz onun kaşlarını kaldırarak dünyaya meydan okumasına... Parçalanmış bir ailenin içindeki savruk çocukluğunu hala büyütemeyen bir Ebru var. Sevilmek istiyor. Birini sevmekten çok, birinin onu çok sevmesini seviyor. Osmantan Erkır da bunu yapmıştı... Ebru da onun bu hallerini sevdi. Ama bence o kadar! Sonuçta Popstar bitti aşk da bitti... Osmantan bey bir programı bundan daha iyi idare edemezdi!