Pazar günü bir alışveriş merkezinde dolaşırken, 14 Şubat konseptinden fena halde sıkıldığımı fark ettim! Alışveriş merkezinin tavanından kalpler sarkıtılmış, mağazaların vitrinleri kıpkırmızı kalplerle dolu, bir müzisyen grubu o kalabalığın ortasında aşk şarkıları çalıyor (dinleyen yok ya neyse!) Ve herkes birbirine hediye alma telaşında. Ama sıkıcı yani. Çünkü hiçbir şey sahici gelmiyor bana. O sırada genç bir çift gözüme ilişiyor. Erkek, kızı bir duvara dayamış, avaz avaz bağırıyor. Muhtemelen evliler ya da nişanlılar. Çünkü yanlarında anneleri de var. O iki kadın, yani anneler şaşırmış bu duruma. Biraz da utanıyorlar tabii. Ev değil ki orası. Ama engelleyemiyorlar da gençlerin kavgasını... Ben utandım, hemen geçtim yanlarından. Sonra düşündüm; birbirlerine en değerli hediyeyi alsalar ne olur? Unutulur mu o kırgınlık, o gürültü, o rezalet?
***
İnsan ne kadar bölünürse o kadar uzaklaşır kendinden... Her ilişkide kendinden bir parça bırakır, her ilişkiden de kendinde olmayan bir şey alır. Çok ilişki yaşamışlığı; başkalarında çok şey bırakmışlığıdır ve başkalarından çok şey almışlığıdır. Çoğunluk ilişkilerde önemli olan 'tek' olmak değil, 'bir' olmaktır. Yani birbirinin içinde eriyip gitmektir. Bu da insanın kendisine yabancılaşmasıdır... Her ilişki büyük başlar, giderek küçülür. Çünkü tavizler verilir, karşı tarafın istediği kadın ya da istediği erkek olunur. Kimliklerin sınırları kaybolur, iki kişi birbirinin içinde erir... Birbirlerini 'tek' olarak görüp beğenmişler, 'bir' olmaya çalışırken de birbirlerine karışıp bütün büyülerini yitirmişlerdir. Sonra aşk ya da ilişki, adı her neyse, biter... Kendine dönme zamanıdır. Ama intikam almak gerekir. Acıya acıya, acıta acıta, ağlaya ağlata kendine yabancılaşır insan. Kendine dönme çabası içinde, aslında kendinden bir adım daha uzaklaşmaktadır. Unutmak için bir yenisi lazımdır. Onu unutmak için bir yenisi daha... Böyle sürer gider... Bölünmüşlük, parçalanmışlık giderek artar... Gerçek aşktan söz etmiyorum... Çünkü çok da fazla göremiyorum gerçek aşkı ve onun kahramanlarını. Yalnızlık korkusundan, güçsüzlük korkusundan, hava atma arzusundan, güç edinme hırsından doğan beraberliklerden söz ediyorum. Nedense onların da adı aşk. Ama nedense hiçbiri inandırıcı gelmiyor!
***
Birbirlerinin içinde eriyip kaybolmayan tüm sevgililere sevgilerle...