Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞENGÜL BALIKSIRTI

Keşke ömrümün sonuna kadar birlikte olsaydık

Enrico Macias'la birlikte verdiği konserin ardından, 5 yıllık sevgilisi Okan Tapan'la ilişkisi sona eren Süperstar üzüntülü: Aşkımız bitmedi, hâlâ devam ediyor, ölene kadar da devam edecek. Onu çok seviyorum ama o çok başka. Zorla olmuyor!

Ajda Pekkan ile Okan Tapan'ın 5 yıllık beraberliği geçtiğimiz günlerde sona erdi. Pekkan'ın Enrico Macias ile 30 yıl aradan sonra sahnede yeniden buluştuğu gecenin öncesinde ve sonrasında yaşanan gerginlikler, ilişkiyi bitirdi. Oysa belirli bir olgunluktan sonra insanın birşeyleri aşmış olduğuna inanasınız geliyor değil mi? "Artık kavga gürültü olmaz, çekişme olmaz, savaş olmaz" diyorsunuz ama öyle değil işte... Kadın-erkek ilişkisi söz konusu olduğunda herkes, üstelik her yaşta, benzer sorunları yaşıyor. Ajda Pekkan'la bir akşam üzeri İstanbul'un en güzel yerinde, Q by Les Ottomans'da buluştuk ve bu konuları konuştuk.

KADIN HER YERDE GÜÇLÜDÜR
* Okan Tapan ile aranızda yaşandığı söylenen şeyler tuhafıma gitti. Sizi kıskanmış, sabaha karşı eve gelmiş, eşyalarını toplayıp gitmiş. Nedir bu, aşıkların savaşı mı, güçlü egoların savaşı mı?
Hani çoğu kez şöyle bir şey söyleriz ya; güçlü olan kadının yanında erkeğin dayanması çok zor. Aslında buna da inanmıyorum. Çünkü kadın hep güçlü, her yerde güçlü. Ev kadını da olsa güçlü. Dominant olan her zaman kadın. Bütün olayı kadın götürür. Çünkü her erkek kadının çocuğudur. Bir kadının 10 tane de çocuğu olsa o erkek, kadının en baş çocuğu olmalı bence. Kadınlar da bunun bilincinde. Tabii bir de bunu erkeğin alabilme meselesi var. Kadının bir bilgeliği söz konusuysa, belli bir altyapısı varsa bunu aşkta daha anlamlı kılabiliyor. Ve erkek de bunu algılayabiliyorsa; karşılıklı müthiş bir şey yaşanıyor. Ama şöhret denen bir şey de var.

* Yani yine şöhret engeline mi takıldınız? Bunu aşmanın yolu yok mu?
Aşamıyoruz maalesef! Problem olmaması için sanatçı şapkanı portmantoya asıp, pijamalarını giyip evde oturacaksın. Ama sen de patron gibi davranmaya başladığın zaman (ki ne kadar aksi söylenirse söylensin, evin patronu erkektir) karşı taraf o patronluğu bir türlü kabul edemiyor. O nedenle iki patron bir evde olmuyor.

BENCE O HÂLÂ TESİR ALTINDA
* Sizin sorununuz da bu muydu?
Ben hiçbir zaman patron olmadım. Ben evde ikinci planda kaldım, kalmak istedim. Çünkü kadın demek, bu demek diye düşünmüştüm. Ama yanlış! Çünkü Allah sana bir yol çiziyor, bir kader çizgin var. Ne olursa olsun bunu değiştiremiyorsun. İnsanlar bunu değiştirmeye kalktıkları zaman önce bir bocalıyorsun, bunun aşk olduğunu zannediyorsun. Aşk olduğunu hissettiğin zaman da; karşındaki insan bunun aşk olduğunu söylese bile hayattaki birtakım kompleksleri böyle olmadığını söylüyor. Hani etraf var ya; 'Etraf böyle dedi, tanıdıklar böyle dedi...' Hâlâ o tesir altında bence. Aşkımız hâlâ devam ediyor, ölünceye kadar da devam edecek ama stratejiler bozuyor.

* Sanki kişilikler olgunlaşınca insan artık kavga etmez, birbirini daha kıymetli tutar gibi hissediyorum. Ama sizin de sanatçı egonuz yüksek. Ya da bir erkek için kabul edilesi, taşınılası zor bir kimliksiniz. O zaman, sonsuza kadar sürecek bir aşk ihtimali yok mu?
Bir kimlik savaşı olduğu doğru. Sana dokunulmadıkça bir problem yok. Ama dokunulduğu zaman; sen bütün dürüstlüğünle, bütün özverinle sadece aşkına dayalı olarak yaşıyorsan ve hâlâ seni bu konuda zorluyorlarsa o zaman da kusuyorsun tabii. Hem de ne kusmak! Ben bu konuda herhangi bir sataşmayı hoş görmüyorum. Öyle bir yerdeyim ki; herkes sevgi, saygı, tapma halinde! İşin seni buralara çıkarmış. Ama sonra biri geliyor, senin küçücük kalbini acıtmaya çalışıyor. Neden? Sen onu seviyor ve sayıyorsun diye!

* Nereye kadar fedakarlık yapabilirsiniz?
Sınırım yoktur!

* Ama sorun çıkıyor. Acaba sınırsızlığınızın da bir sınırı olabilir mi?
Sınırsız olduğum için sorun çıkıyor zaten. Yani limitsiz kredim var. Ama bir bakıyorsun hesap fena kabarmış ve limit dolmuş. Eğer o limitin karşılığı da yatırılmıyorsa o zaman her türlü geliyorlar bana.

* İdeal ilişki nedir?
Birbirini saymak, birbirine anlayış göstermek. Çok arkadaş olmak... Hele bu çağda! Evliliklere, beraberliklere bakınca niye böylesi bizde olamıyor diye çok düşünüyorum. Niye bizler başka varlıklar gibi görülüyoruz?

* Bir başkası için değişmek istemiyorsunuz...
Aynen öyle. Bir yere kadar değişebilirim ama o kadar... Benim kişiliğimi, kimliğimi elimden alırsa ben onu sevemem ki!

* Anladığım kadarıyla siz, birlikte bir hayat yaşamak istiyorsunuz; başkasının dayattığı bir hayatı değil...
Evet. Ben artık başkasının hayatını yaşayamayacağımı hissettim. Artık öyle bir sabrım yok. Ben hep başkasının hayatını yaşadım ama başkası benim hayatımı hiç yaşamadı; yaşamak istemedi. Zaten sorun oradan çıkıyor.

* Neyi reddediyorlar ya da sizdeki neyi istemiyorlar?
Bir bilsem! Neyi sevmediklerini bilemiyorum. Ben kendi başıma kaldığım zaman çok mutluyum. Kimseye gereksinimim yok, inan ki çok mutluyum. Onun dışında arkadaşlarımla, dostlarımla paylaştığım bir keyif var. Ama karşı taraf bunu kompleks haline getiriyor; paylaşmak istemiyor. O zaman ben onun hayatını niye paylaşayım?

* Sanırım kıskanıldınız ve bu da sizin pek hoşunuza gitmedi.
Ben sabit bir yerdeyim, statik bir hayattayım. Kendi ismimin, sorumluluğumun çok arkasındayım. Hâlâ bunun farkına varılmayıp, provoke edildiğimi hissettiğim zaman elimde olmadan çok yırtıcı oluyorum. Ama hiç ifadem yoktur, sadece oyma sistemimle yaparım. (Gülüyor) Çünkü bağırmak bana yakışmaz.

KİMSE ÜVEY BABALIK YAPMASIN
* Şöyle bir çelişki yok mu; şöhretli insanlar aradıkları mutluluğu bulamamaktan yakınır. Ama elde edince de çok sahip çıkmaz, yine o şöhret egosu devreye girer. Siz istemiyor musunuz, artık daha sakin sularda yaşamak ve yanınızdaki erkeğin ölene kadar hayat arkadaşınız olmasını?
Ben de beş senedir böyle hissederek yaşadım. Keşke hayatımın sonuna kadar beraber olsaydım. Ben hep öyle düşündüm, o da öyle düşündü. Keşke olabilseydi. Onu çok seviyorum ama o çok başka! Zorla olmuyor. Benim işim, benim çocuğum... 40 yıldır yetiştirdiğim çocuğum... Benim çocuğumu inkar etmek demek; beni inkar etmek demek. Ben kimsenin çocuğunu inkar etmiyorum çünkü. Kimse üvey babalık yapmasın. Bunu hissettiğim an ben de kötü oluyorum. İşimin tüm derdini, üzüntüsünü ben çektim. Saçımı süpürge ettim. Ve de kurtlar sofrasında. Ve tek ve de bir kadın olarak! Ama bunlardan sonra bu tarz oyunlar sergilendiği zaman, 'Niye geç geldin, niye geç gittin, niye onunla çıktın, niye bana haber vermeden şu konseri yaptın' dendiği zaman; benim bütün insiyatifim bitiyor. Bu tavizi kimseye vermek istemiyorum. Ben bir iş kadınıyım. O disiplinle çalışıyorum. Holding gibiyim. Kaç kişiye bakıyorum. O kadar zor ki benim işim. Sahnede o boyuta çıkmak, sonra ondan yine geri dönmek, o adrenalin, o koşturma... Benim etrafımda Madonna'nınki gibi bir ekip yok ki! Her şeyle birebir ben ilgileniyorum.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA