Papermoon'da oturuyoruz. Birkaç gün önce Bodrum'dan gelen fotoğraflarında sarışın genç bir hanımla gördüğüm Önder Fırat girdi içeri... Yanında yine o hanım. Tuhafıma gitti. Onları birlikte görünce hisssettiğim tam da neydi bilmiyorum ama "Niye bunu yapıyor?" sorusu döküldü dudaklarımdan. Masadaki genç arkadaşım anlatmaya başladı. Aslında Önder Fırat'ı değil, erkekleri anlattı. Dikkatle dinledim.
"İntikam" dedi; "İntikam adına yapıyor."
-Unutmak bu kadar kolay mı?"
-Tabii ki değil...
-Unutamadığı için mi böyle?
-Evet. Bir yandan etrafa ya da hayatından çıkan kadına 'Bak işte, yalnız değilim. Her zaman daha iyisini bulabilirim' diyor. Oysa erkek yoğun bir ilişkiden çıkınca hazır değildir bir başkasına. Ama iyi birini bulduğu zaman göstermek ister, hem de karşı tarafın gözüne sokarcasına.
-Bitmiş bir ilişkiden söz ediyoruz ama...
-Unutamadığın zaman ona unuttuğun hissini vermek için böyle yaparsın. -Bu bir kandırmaca değil mi?
-Tabii ki kandırmaca. Bak gör, iki kadeh içki içsin, eli telefona gider. Mesaj yazar, siler. Telefon açamaz, en fazla mesaj yazar. Sabahın 5'inde bile mesaj yazar. Kendisi uyuyamıyor ya, başkalarının da uyumadığını zanneder. İçince, dünya kendi etrafında dönüyor zanneder.
AYRILIĞIN YASI OLMAZ MI?
Konuşma böyle akıp gitti. Bir ilişkiden çıkıp hemen diğerine koşan insanlardan söz ettik. Biten ilişkilerin hemen ardından başlayan öyle çok ilişki görüyoruz ki çevremizde... 'Bir insan bir duygudan ötekine, bir hayattan diğerine nasıl bu kadar hızlı koşar?' diye soruyor insan. Yoksa hayatımız, herkesten çok kendimizi aldatmalar üzerine mi kurulu? İnsan kendini tedavi edip onarıyor mu, yoksa kendini mi aldatıyor? "Bak ben güçlüyüm", "Sen gittin ama ben hiç eksilmedim", "Bu hayat sensiz de güzel, çok güzel" diyerek hem karşı tarafı acıtmaya hem de kendi acısını yok etmeye, yok saymaya mı çalışıyor yoksa? Ayrılığın da bir süresi, bir yası olmaz mı? İnsan çok yoğun bir ilişkiden çıkınca biraz hafiflemek mi ister? Ne kadar çok soru var değil mi? Ünlülerin yaşamlarında bu tür ilişkileri sıkça görüyoruz. Biten bir ilişkinin ardından hemen bir yenisi başlıyor ve öncesi hiç yaşanmamış sayılıyor. Herkes birbirini yok sayarak kendi varlığını kanıtlamaya çalışıyor.
KOLAY GEÇİŞ YAPABİLİYOR
Geçenlerde Hülya Avşar ile röportaj yapmıştım. "Özgürlüğüm için Kaya'ya teşekkür ederim. Eğer o yeni bir beraberliğe girmeseydi benim ilk adımı atmam zor olurdu" demişti. Yani Avşar benim sözünü ettiğim o süreci kendi içinde yaşadı. Peki Kaya ne yaptı? Dalga geçercesine "Yeni menajeri hayırlı olsun" dedi Ali Güven'den söz ederken. Peki Hülya ona "Feraye'si hayırlı olsun" gibi bir şey söyledi mi? Hayır... Belki de kadın ve erkek arasındaki fark da bu... Kadın bekliyor, olayları sindiriyor, ondan sonra yeni arayışlara giriyor. Erkek ise hiç olmamış gibi, hiç yaşamamış gibi her şeyi yok sayarak başka bir hayata çok kolay geçiş yapabiliyor. Üstelik hayatından çıktığı kadının hayatına girenleri de hiç kabullenemiyor. Bir de Kenan Doğulu'nun şarkısı var bu duruma uygun; sana ait anılardan, dengemi bozan mutluluğundan, beni üzen her detaydan, unutarak kurtuluyorum diye... Nasıl ama?