Ajda Pekkan'ın merakla beklenen albümü birkaç gün içinde piyasada olacak. Albümü aldığınızda bazı şarkıların sözlerine dikkatli bakın. Örneğin Sezen Aksu imzalı (müzik Can Algeç) 'Vitrin'in sözlerini satır satır okuyun. "Kendimi sakladım görmeyi bilenlere... Vitrinime değil iklimime gelenlere... Deliyim aslında... Allah'ına kadar deliyim. Kalbimi vereceğim aslımı görenlere..." Bunca yıldır Süperstar olmanın, süper yaşamanın, süper duruşlar sergilemenin, süper şarkılar söylemenin ötesinde bir yerlerde bir başka kadın var... İşte sadece o kadın söyleyebilir bunu, bu şarkıyı; "Kendimi sakladım görmeyi bilenlere, vitrinime değil iklimime gelenlere..."
* Nedir Ajda'nın vitrini? O bizim yapamadıklarımızı yapan, deneyen, meydan okuyan cesur kadın olmuştur yıllar boyu. Bir idoldür. Zaafları, zayıflıkları hayallerimizi yıkar. Bir oyundur bu, onun da içine girdiği... Bedel midir peki bu? Belki de... "Ajda Pekkan'ı kovalamaktan yoruldum" der bazen... Çünkü hep onun peşinde koşmuştur. Oysa şöhretin dışında bir yerlerde bir kadın daha vardır düşünülmesi, özenilmesi, sevilmesi, kollanması gereken... O kadının farkına vardığında şöhretle kendini ayırmaya başlar. İnsanın şöhretle kendini ayıramadığı zaman yuvarlanıp gittiğini, pes ettiğini söyler. "Ya şöhret seni kullanıyor ya sen şöhreti kullanıyorsun. Birbirinizi kullanmaya başladığınız andan itibaren keyifli oluyor şöhret..." der. Ama öncesi, yani bu durumu çözemediği zamanlarda hayat da, ilişkiler de, bizzat kendisi de zordur kendi için. Bu çelişki bütün ilişkilerini etkilemiştir. Ama geri dönüş olmadığını görünce de o iki kişiliği kendi içinde terbiye etmiştir. Şarkı söylemeyi çok sevdiği ve bundan vazgeçemeyeceği için öteki kadını eğitmiştir. Erkeklerle ilişkileri de etkilenmiştir bu durumdan... İklimine değil, vitrinine gelenlerle yaşadığı çelişkileri de şu sözlerle anlatmıştır. "Ajda Pekkan'a aşık oluyordu onlar. Evde de öyle olmamı istiyorlar, yalın bir kadın olduğumu gördükleri zaman da şaşırıyorlar, 'acaba oyun mu oynuyor' diye dehşete kapılıyorlardı. Ve hayatları beni sinir etmekle geçiyordu."
* Ben severim insanların ruhlarına dokunmayı, bir küçük pencere aralayıp oradaki öteki insanı görmeyi... Ve Ajda'yı da görmüşümdür derim; eğer size çok iddialı gelmeyecekse... Ve dışarıdan görünen o parıltılı kadın kadar içindeki öteki kadına da hayran kalmışımdır... Her defasında onunla ilgili yeni bir keşiftir onunla buluşmak... Keyiflidir, dosttur... Çok zekidir... Her şeyi çok net görür; görmediğini zannedenlere inat! İnceden inceye dalgasını geçer bütün çelişkilerle ve çirkinliklerle... Üç-dört yıl önce Polonezköy'ün sessizliklerine kaçması aslında kendine gitmesi, kendiyle buluşmasıdır. İstemediği bütün fazlalıkları hayatından çıkarmıştır. Çünkü yıllarca o kadar fazlalık taşımıştır ki... Şimdi tam zamanıdır. Şiirlerle, şarkılarla, seslerle, sözlerle, dostlarla, dostluklarla ve en önemlisi kendiyle birlikte hayatın tadını doyasıya çıkarmanın tam zamanıdır.
* Bu albümle ilgili hiçbir röportaj vermeyecek Ajda Pekkan. Aktüel Dergisi kapağı da böylesi bir projeydi. Kendi konuşmadı, iz bıraktığı insanlar onu anlattı. Ajda'nın artık kendini anlatmak istememesi bence de doğru. Ne anlatacak ki? O hep burada zaten. Görmeyi bilenlere...