YÜKSEL AYTUĞ

Afetleri nasıl önleriz?

Kartalkaya'da hem yangın sırasında yaşananlar hem de sonrasındaki utanılası gelişmeler hepimizi derin bir yaş ve endişeye boğdu. Değerli okurum Ali Uygur da her zamanki çözümcü duyarlılığı ile meseleyi analiz edip yol göstermiş:
"Yüksel Bey'ciğim, eskiler bir felaket olduğunda 'Bir musibet bin nasihatten yeğdir' dermiş. Artık günümüzde insanlar başına milyon musibet gelse de ne umursuyorlar ne de ders alıyorlar. 'Ateş düştüğü yeri yakarmış" ama bu ateş o kadar büyük ki tüm milletin içini yaktı. Bazılarının sesleri çok çıkıyor, kafaları, zihinleri bulandırmakta çok mahirler ama ağlayarak, sızlayarak günü geçiremeyiz. Bundan sonra yapmamız gerekenler -nacizane benim fikirlerim- belli...
İlk önce bu meşum olaydaki sorumlu olanlar tespit edilmeli ve en ağır cezaya çarptırılmalı.
Sonra mevzuat ve ilgili yasalar sil baştan değiştirilmeli.
Bu cihetten acilen bir Denetim ve İzinler Bakanlığı kurulmalı. Ülkedeki bütün yapı denetim ve izin ruhsatları bu bakanlığa verilmeli, bütün işletmeler bu bakanlık tarafından denetlenmeli.
Belediyelerin vermeye/ yapmaya yetkili olduğu bütün izin, ruhsat ve denetleme yetkileri ellerinden alınmalı.
Gerekli olduğu hallerde valiliğe, ilgili kurumları uyarmak ve yanlış yapıldığını gördüğü fiilleri üst makamlara (Denetimler ve İzinler Bakanlığı) bildirme yetkisi verilmeli.
Bu gibi (yangın, sel ve doğal afetler) durumların bir daha yaşanmaması için bütün tedbirler alınmalı, ihmalleri görülen ilgili kurum ve kişilere en ağır cezalar (para ve hapis cezası, işletmelerin faaliyetlerinin engellenmesi hatta kapatılması) tatbik edilmelidir.
Artık Türkiye bu gibi afetlere karşı nasıl davranılmasını bilmeli ve bu konularda gereken bütün tedbirleri almalı, bu ihmallerden sorumlu olanlara hiçbir önyargıya kapılmadan en ağır cezalar vermeli.
Unutulmamalı ki, ölenler ve yaralananlar insandır. Saygılarımla..."

Kime sorsak acep?
Köşemizin değerli okurlarından Ali Şahin, Kartalkaya yangınından sonra topu sürekli taç'a atan yerel yöneticilere ironik bir göndermede bulunmuş: "Merhaba Yüksel Bey, Kartalkaya'daki otel yangınında Bolu Belediye Başkanı yetki ve sorumluluk kabul etmiyor. Yetkili ve sorumluyu yanlış yerde mi arıyoruz acaba? Bir de Iğdır Belediye Başkanı'na mı sorsak diyorum. Belki de yetki ve sorumluluk onundur!.. Saygılarımla."

En hassas ayarlama
Köşemizin daimi tedarikçilerinden Muhsin Manav, Mehmet: Fetihler Sultanı dizisindeki mükemmel (!) zamanlamaya dikkat çekiyor:
"Merhaba Yüksel Bey, önceki akşam Mehmed Fetihler Sultanı dizisini izledim. Casusluk görevini yaparken şüpheleri üstüne çeken Rahibe Mary/ Fatma Hatun'u aklamak için yapılan plan bana biraz tuhaf geldi. Battal Bey anlamsızca kendini kurban etti tamam da; Battal Bey'in lağımlardan geçerek İstanbul içinde bir binanın içine çıkıp, akşam oluncaya kadar bekleyip, tam da Papaz ile Notaras'ın Rahibe Mary'nin casus olduğunu itiraf ettireceği sırada mevzuya dahil olması hiç tamam değil. Bu aklama tezgahının zaman ayarı için, Papaz ve Notaras'ın önce konuşup, sonra Rahibe'nin yanına gitmeleri ve tam o sırada Battal'ın mevzuya dahil olması gibi ince ayarların şaşmaması adına, ayarı yapanları tebrik ediyorum. Senaryolardaki sözde akıl oyunları, genelde böyle tuhaflıklara sebep oluyor."

Doktorlar niye önlük giymiyor?
Bu aralar kişisel sağlık sorunları ile çokça uğraşan, köşemizin demirbaşı sevgili Muharrem Akduman bu kez de doktorların kılık kıyafetini mercek altına almış:
"Sağlık sistemimizde bir düzensizlik var ki inanılmaz. Dünyanın birçok ülkesine gidiyorum ve hepsi çok ciddiler. Bizim doktorlar ise beyaz önlük bile giymiyor. Ayaklarında bir blue jean, üstlerinde bir tişört!.. Ciddiyetten son derece uzaklar. Bu durum hem görüntü hem de hijyen bakımından çok mahzurlu. Sanki sokaktan gelen biri gibiler... İnanılır gibi değil... Acilen düzelmesi, eski ciddiyetine dönmesi şart... Sevgiler."

Gaf kürsüsü
Değerli dostum ve okurum Muharrem Akduman'ın notu: Esra Erol'da üfürükçülük yapan kocasını şikayete gelen kadının dedikleri: "Dişi ağrıyan, kocama gelirdi. Kocam da küçük bir kağıda bir şeyler yazıp, dişinin arasına koyardı. Bana da aynı şeyi yaptı ama ağrı geçmedi tabii..."

Zap'tiye
Kimin melek, kimin şeytan olduğunu en net şekilde görmek için Gazze'de İsrail'in ve Filistinlilerin serbest bıraktığı esirlerin durumuna bakın...

Ne demiş?
Dostum Ali Aktulga, Sandık Kokusu'ndaki sözü not almış: "Allah, azmış karıncaya kanat takarmış, kuş kapsın diye."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.