1 Mayıs'ı provoke etmek için "kadrolu kışkırtıcılar" yine iş başındaydı. CHP, DİSK ve DEM bayrağı altında yine Taksim'i zorladılar. Devlet onlara güvenlikli üç ayrı toplanma alanı göstermesine rağmen (Çünkü Taksim, 6 ayrı girişi olan ve çevrelendiği yüksek binalar yüzünden kontrol edilmesi neredeyse imkansız bir alandı) yine güvenlik görevlileriyle çatışmayı tercih ettiler. Zira amaçları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmekti.
Ne işçinin hakkını ne emekçinin alın terini düşündükleri vardı. Yine kaldırımları söktüler, yine parmaklıkları kırdılar, yine devlet malına zarar verdiler. Ertesi gün bunları onarmak, temizlemek için "emekçilerin" fazla mesai yapmak zorunda kalacaklarını bir an bile akıllarına getirmediler.
Hatırlatırım, bir gün önce olası bir toplanma halinde Taksim'i kana bulamaya hazırlanan 2 DEAŞ militanı, silah, bomba ve planlarıyla birlikte yakalanmıştı. Peki polis Taksim'e çıkan yolları kesmeseydi ne olurdu? Ne olacak, bugün burada yeni bir katliamın yasını tutuyor olacaktık.
Unutmayın, 1977'de Taksim'deki 1 Mayıs olaylarında yaşanan büyük insan kıyımı, otellerden birine konumlanan ve bugün CIA ajanları olduğunu adımız gibi bildiğimiz kışkırtıcıların açtığı ateşle başlamıştı.
1 Mayıs'ta Taksim'i zorlamak, elleri tetikte bekleyen uluslararası mikserlere "Buyrun ülkeyi dilediğiniz gibi karıştırın" demektir.
CHP, DİSK ve DEM'in bu gerçeği bilmediğini düşünmek sizce de aşırı saflık değil mi?
TRT 60 YAŞINDA
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ile neredeyse yaşıtız. Ben TRT ile büyüyen nesildenim. Kuzinede kestane közlerken bir yandan da Radyo Tiyatrosu dinleyen, daha sonraları Kaptan Amca sayesinde dünyayı tanıyıp öğrenen, Orhan Boran ve Yuki ile eğlenen radyo kuşağındanım. Otomobil ile seyahat ederken "Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun" diyen Zeki Müren'e bile yetiştim.
Sonra televizyon girdi hayatıma. Levent Kırca'nın Oyun Treni büyüttü beni. Ay'a ayak basan ilk insanı ekranda gördüğümde ise kararımı çoktan vermiştim. Astronot değil, o yayını dünyaya ulaştıran adamlardan olacaktım.
Televizyon gazeteciliğinin tohumunu yüreğime eken TRT'mizin bende çok emeği var. Nice 60 yıllara...
PEKİ YA SİZ NEREDEN BULDUNUZ?
Paylaşıma sosyal medyada rastladım. Hani "TOGG'u İtalya'dan, TCG Anadolu'yu İspanya'dan kopyaladılar" diyen içimizdeki vatan hainleri var ya, hah işte onlara gelsin:
Amerika'daki gösteri uçuşu yarışlarından sonra televizyon spikeri, Türk Yıldızları gösteri pilotumuz Evren Ayna'ya muzipçe gülüp, tepeden bakarak sorar: "Uçaklarınızdaki kartal figürünü Thunder Birds'lerden mi (ABD Gösteri Filosu'ndan mı) aldınız?" Evren Ayna soruyu şöyle cevaplar:
"Çift başlı kartal figürü tarihteki büyük Türk imparatorluklarından biri olan Selçuklular'dan gelmektedir, aynı zamanda Hava Kuvvetlerimizin de sembolüdür. Doğunun ve batının hakimi olmayı betimler ve bizim kültürümüzde, bu figür bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Biz bu sebeple kartal figürünü kullanıyoruz. Ama Thunder Birds bu figürü nereden aldı, hangi tarihsel geçmişe dayanarak kullanıyor bilmiyorum. İsterseniz sizinkilere sorun nereden bulduklarını, belki anlatırlar.."
Zap'tiye
Amedspor ile ilgili övgüler okudum sağda solda. Neymiş? 30 bin seyircisi statta ayağa kalkıp İstiklal Marşı'nı okumuş. Türkiye'de milli marş okuyanı alkışlayacak hale geldiysek vay halimize...
Gaf kürsüsü
Diyarbakır'da fanatik Fenerbahçe taraftarı Muhammet Delil Süner, Adana Demirspor - Galatasaray maçında Mauro Icardi'nin gol atması üzerine polisi arayıp, Arjantinli futbolcunun sınır dışı edilmesi için şikayette bulundu.
Ne demiş?
"Bazıları bavulla kaçar, bazıları bulundukları yerden hiç ayrılmadan..." (Netflix'teki Baby Reindeer dizisinden)