Ben parti liderlerinin yerinde olsam belediye başkan adaylığı için ilk kriterim "Görev alacağı bölgenin insanıyla özdeş olması" olurdu. Başka şehirden ithal ya da yaşam biçimi ve dünya görüşü açısından yöre insanıyla hiçbir benzerliği olmayan adayları hemen elerdim.
Ne demek istediğimi anlatabilmek için size Bodrum'un Cumhur İttifakı adayı Mehmet Tosun örneğini vereceğim.
Biliyorsunuz; Bodrum, ülkenin turizm potansiyeli en yüksek, 24 saat yaşayan, dinamik bir merkezi. Ancak bu özellikleri rant için kendi menfaatleri doğrultusunda kullanan CHP'li belediyeler yüzünden yıllardır hizmetten mahrum kaldı. Yazın susuzluktan kırıldı, kışın sellerin ortasında debelendi. Göz yumulan kaçak yapılaşma yüzünden taşı toprağı yağmalandı, mafyaya peşkeş çekildi.
Aday Mehmet Tosun çözüm odaklı projelerinin yanı sıra yaşam biçimiyle de Bodrum için biçilmiş kaftan gibi görünüyor. Öncelikle tam bir doğa gönüllüsü. Trekking ve kayak yapıyor, deneyimli bir denizci, tam bir motor sporları ve özellikle de of-road aşığı. Ayrıca Selçuk Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Kadastro Bölümü mezunu olarak Bodrum'un kanayan yarası illegal yapılaşmaya, bilgisiyle karşı duracak ve alternatif yaratacak bir uzman. Gençliği, enerjisi, çağdaş vizyonu ve zengin hobileriyle Bodrumlular için büyük bir şans.
Eminim ne demek istediğimi şimdi daha iyi anlamışsınızdır.
Bize bunlarla gelin (!)
Habertürk'te sunucu Mehmet Akif Ersoy, Cumhur İttifakı'nın İBB adayı Murat Kurum'u konuk almış, karşısına da gençleri oturtup soru sorduruyor. Programın başında da bir uyarıda bulunuyor: "Bakın çanak soru sordurmam, ona göre..." Sonra Nişantaşı Üniversitesi'nden bir genç kız başlıyor sormaya: "Sayın Kurum, seçilirseniz Gazze ve Filistin için ne gibi..." O sırada Ersoy emir veriyor: "Alın elinden mikrofonu..." Kızcağızın lafı ağzına tıkıldıktan sonra başka bir öğrenci soruyor: "Aile Whatsapp grubunuz var mı?" Mehmet Akif Ersoy'un keyfi yerine geliyor: "Hah işte bize bunlarla gelin..."
Medyanın geldiği son durum budur. Siz Gazze'ye barış gelsin diye daha çook beklersiniz...
Şahane bir çocuk müzikali
Pazar günü ailece Zorlu PSM sahnesine gittik. Kusursuz Dünya adlı çocuk müzikalini izlemek için... Tek kelime ile bayıldık.
Biliyorsunuz, bu aralar ebeveynlerin en büyük derdi, çocuklarını dijital hapishaneden kurtarmak. Yani mahkum oldukları bilgisayar, tablet, cep telefonu ve akıllı saatlerden onları uzaklaştırabilmek. İşte oyun da bu büyük soruna parmak basıyor. Sadece parmak basmakla da kalmıyor. Çözüm öneriyor, yol gösteriyor. Çıplak gözle görülüp, parmaklarla dokunulabilen "gerçek hayatın" hiçbir bilgisayar oyununa değişilemeyeceğini, ünlü masal karakterlerinin tanıklığında anlatıp, çocukları 80 dakikada buna ikna ediyor.
Bu arada Pınar Altuğ ve ekibi de bu zor görevin altından göz kamaştırıcı bir başarıyla kalkmışlar. Ayrıca, Torumar karakterini oynayan Yarkın Ünsal'ın yanına da hemen uğurlu tik'imi iliştiriverdim. Dizi dünyasının böyle bir yeteneği henüz keşfedememiş olması hayret verici.
Eğer evlatlarınızın, torunlarınızın dijital bağımlılık derdinden mustaripseniz, tutun ellerinden ve bu oyuna götürün. Bana dua edeceksiniz...
Gaf kürsüsü
Cem Yılmaz'ın Ramazan ayının ilk gününde sosyal medyadan rakı şişesi ve kadehi paylaşması büyük tepki topladı. (Her koyun kendi bacağından asılır ama toplumun sinir uçlarıyla alenen oynamak da ayıptır, günahtır)
Zap'tiye
Ekrem İmamoğlu'nun sağ kolu Fatih Keleş'in nereden geldiği belli olmayan parayı sayması tam 4 saat sürmüş. Meğer İstanbullu boşuna hizmet beklermiş. Para saymaktan başka işe zaman mı kalır?
Ne demiş?
"Bir Müslüman olarak Müslüman ülkelerden utanıyorum. Bir tek Türkiye var Gazze için bir şeyler yapan. Oysa İslam ülkeleri tek yumruk olsa 30 bin kişi şehit olur muydu?" (Prof. Nihat Hatipoğlu'nun sahur konuşmasından)