Yıldız Tilbe'nin "delirdiği" anlar geçen hafta neredeyse tüm magazin programlarının ana konusuydu. Tilbe sokakta kendisine soru sormaya çalışan muhabire isyan ediyordu: "Yeter, yeter artık... Bıktım sizden... Hep aynı şeyleri soruyorsunuz..."
Aslında Yıldız Tilbe muhabiri en başından uyarmıştı: "Karnım aç, çok acıktım. Yemek yiyeyim ondan sonra konuşuruz. Aç ayı oynamaz..." Ama muhabirin ısrarı sürdü ve sonunda Tilbe zıvanadan çıktı.
Evet, Yıldız Tilbe'nin sert üslubunun savunulacak bir tarafı yok ama magazinci dostların da arada çuvaldızı kendilerine batırmaları gerekiyor.
Sokakta ansızın ünlülerin karşısına çıkıp en hazırlıksız anlarında onları soru yağmuruna tutmak ısrarlı bir eyleme dönüşünce adeta taciz haline geliyor. O insanın karnı acıkmış, şekeri düşmüş olabilir.
Ya da çok sevdiği bir arkadaşının ailesine taziyeden dönüyor da olabilir. Veyahut o an canı konuşmak istemiyordur. Buna hakkı var sanırım...
Bir de Tilbe'nin "Hep aynı şeyleri soruyorsunuz" itirazının altını çizmek istiyorum. O kadar haklı ki... Yıldız'ı gören her muhabir "Kalbiniz dolu mu, boş mu?" diye soruyor. Yahu kadıncağız güzel aşk şarkıları yazıyor diye size her ay başı "mal beyanında" bulunmak zorunda mı?
Daima sevgi ve saygı beslediğim değerli magazin muhabiri dostlarıma Mevlana'nın sözlerini hatırlatmak isterim: "Dünle beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım..."
Neden rahatsız oldunuz?
Milletçe beraber gülmek, beraber ağlamak erdemimizi uzun süre önce kaybettik. Deprem gibi bir felakette bile siyaseten ikiye bölündük. Deprem bölgesinde yaşayanlar için "AK Parti'ye oy verdiler, beter olsunlar" diyen bile çıktı aramızdan. İlk uçak gemimize alkış tutmak yerine "İki bombalık işi var" dedi, kimlik kartında "TC vatandaşı" yazan bir gafil. Kadın voleybolcularımız almadık kupa bırakmadı. Milletçe sahip çıkmak yerine siyasi etiketlemeye tâbi tutuldular.
Şimdi de Türkiye'nin ilk uzay yolculuğuna burun büküp, çemkirenler var. Bir kısım hadsiz de Türk astronot Alper Gezeravcı'nın uzaydaki ilk cümlesinde Atatürk'e atıfta bulunarak "İstikbal göklerdedir" demesinden rahatsız olmuş. Efendim o sözü Atatürk'ün söylediği bile kesin değilmiş-miş...
Velev ki söylemedi. Peki bu söz; her fırsatta havacılığı destekleyen, her "tayyare" uçuşunu yerinde takip eden, Türk Hava Kurumu'nu hayata geçiren bir liderden başkasına yakışır mı?
Çatlasanız da, patlasanız da "İstikbal göklerdedir..."
Türk gibi sigara içmek
Eskiden Avrupa'da çok tütün tüketen kişilere "Türk gibi sigara içiyor" denilirdi. Ne yazık ki yıllar geçse de bu şampiyonluğumuzu (!) kimselere bırakmıyoruz. Başımızda milletin cebindeki sigara paketlerini toplayan nikotin savar bir Cumhurbaşkanımız var. Caydırma amaçlı vergiler nedeniyle dünyadaki en pahalı tütün mamulleri bizde satılıyor. Her gün sigaranın bünyeye verdiği yeni bir zarar, bilim adamları tarafından kanıtlanıyor. Bütün bunlara rağmen Türkiye'de kişi başına düşen ortalama günlük sigara tüketim adedinde 17.1 ile dünya birincisi olduk. Türkiye'yi 15.7 ile Yunanistan takip ederken, Dünya Sağlık Örgütü bizim için acil eylem çağrısında bulundu.
Hava savunma sistemleri için milyon dolarlar harcıyoruz. Ama galiba asıl savunmamız gereken temiz hava sahamız.
Gaf'let kürsüsü
Esenyurt'taki uyuşturucu operasyonunda bir polis ve iki avukat tutuklandı. Peki bu vatandaş kime güvenecek?
Zap'tiye
Bazı özel okullar yıllık yemek ücreti olarak 70 bin lira talep ediyorlar. Yemeği Nusret mi yapıyor acaba?
Ne demiş?
"Oğlum küçüklüğünden beri hep 'uçak şoförü' olmak isterdi." (İlk Türk astronot Alper Gezeravcı'nın babasının CNN Türk'e verdiği röportajdan)