Son zamanlarda okuduğum en anlamlı çevrecilik yazısını Murat Demirocak'ın sayfasından alıntıladım ve bir bölümünü sizinle paylaşmadan edemedim:
"Barbun Senegal'den geliyor. Kalamar Hindistan'dan. Ahtapot İspanya'dan. Karides Endonezya'dan. Lagos Mısır'dan. Kalkan Romanya'dan. Norveç'ten getirilen seyit balığını restoranlarda mezgit diye kakalıyorlar. Lüks otellerimizde yediğiniz kılıç şişler aslında Çin'den ithal köpekbalığı... Mercan Gine'den. Sinarit Gana'dan. Her mevsim dilbalığı olmaz, bizde oluyor, çünkü mevsimine göre bazen Senegal'den, bazen Somali'den geliyor.



Karadeniz'de 26 balığın neslini tükettik, Marmara'da 125 balığın neslini kuruttuk. Midye Şili'den getiriliyor. Tekir Gabon'dan. Üç tarafımız denizlerle çevrili, Türk havuzu denilen kendimize ait denizimiz var, denizi olmayan Konya'da, Uşak'ta, Diyarbakır'da tarla balıkçılığı yapıp, arazide levrek yetiştirmeye çalışıyoruz. Fas'tan Moritanya'dan orfoz getiriyorlar, Kızıldeniz'den karagöz getiriyorlar... Güya Sardalya festivali düzenliyoruz, o sardalya Yunanistan'dan geliyor. Belediyeler balık festivali düzenler, Norveç'ten ithal edilen uskumru dağıtılır..."
Peki neden? Denizlerimizi lağım çukuruna çevirdik, nehirlerimizi HES'lere feda ettik, göllerimizi kuruttuk da ondan...

Kızımdan aldığım ders
Bugün bir mektup da benden size:
İlkokul 2'ye giden kızımla okul dönüşü otomobilde yaptığımız sohbetleri hiçbir şeye değişmem. Genellikle sohbet arasına hayat tecrübemden süzdüğüm öğütleri çaktırmadan sıkıştırmayı da ihmal etmem. Ama bu kez hayat dersi, kızımdan bana geldi. Sohbetimiz şöyle gelişti:
- Baba ben İngilizce öğretmenime derdimi anlatırken bazen "Ay em gitmek tuvalete" diyorum.



- Olur mu hiç kızım? Biz seni doğru dürüst yabancı dil öğrenesin diye tonla para verip özel okulda okutuyoruz. İstersen sana özel İngilizce dersi aldırayım? Hem böylece arkadaşlarının da önüne geçersin.
- Baba ben arkadaşlarımın önünde olmak istemiyorum. Onlarla aynı seviyede olmak istiyorum...
O an anladım ki emeklerim boşa gitmemiş. Kızıma öncelikle vicdanlı, adaletli ve alçak gönüllü olmayı öğretebilmişim. Varsın İngilizce sonradan gelsin...

HAFTANIN ŞİİRİ
GİTTİN GİDELİ
Yağmur yağmaz oldu bu şehre
Sen gittin gideli...
Çiçekleri solgun parkların
Toprağı çatlak, kurak
Artık şu koca yedi tepe
Prensessiz yedi cüce
Cüceler prensessiz
Prens... Sessiz...
Geçmez Boğaz'ından tek lokma
Aldanma geçen gemilere
Martı konmaz oldu bu şehre
Sen gittin gideli...
Yüksel Aytuğ - Sensizlik Bekçisi - 2022

Gaf kürsüsü
Dikkatli okurumuz Ali Aktulga'dan kaçmamış: Kızılcık Şerbeti'nde Nursema, pazardan alışveriş yaparken kilosu 15 lira olan patlıcanın 3 tanesine 50 lira verdi. Senaristler de daha önce hiç pazara çıkmamış Nursema gibi hep hesapsız alışveriş yapmışlar da; ilkokulda dört işlemi de mi öğrenmemişler acaba?

Zap'tiye
İsrailli helikopter pilotu, 7 Ekim'deki Nova müzik festivalinde sivil İsraillileri hedef aldığını itiraf etti. Polis, "Bunların İsrailli siviller olduğunu fark etmedin mi? diye sorduğunda, "Sorun değil, ne de olsa tüm suç Hamas'a yüklenecek" cevabını verdi. Başka yoruma gerek var mı?

Ne demiş?
Ömür Gedik, bir takipçisinin elbisesiyle ilgili "Çok çıplak" yorumuna ilginç bir cevap verdi: "Babam da aynı senin gibi çıplak buldu ama bu benim seçimim."