Malum, kerameti kendinden menkul bazı sözde sanatçılar, ödül törenlerini devlete hakaret etmek için vesile haline getirdiler. Söyledikleri her cümle, toplumun büyük kesiminde infial yaratıyor. Sonra da çıkıp özür dilemeye kalkıyorlar. Sanki yolda yürürken yanlışlıkla ayağımıza basmışlar gibi. Kimi de toplumun dengesini bozmayı, ahlaki erozyon yaratmayı amaç edinen eşcinsel derneklerine açıktan destek verip, reklamlarını yapıyorlar.
Şükür ki bu ülkede "gerçek" sanatçılar da var. Tıpkı Şükriye Tutkun gibi. Bakın Tutkun, geçenlerde sahnede o fırsatçıların yüzüne şamar gibi inen hangi cümleleri kurdu:
"Devlet benim babamdır. Ben yandaşım, evet, hiçbir partinin değil, devletimin yanındayım. 14 yıl yetiştirme yurdunda kaldım. Cumhurbaşkanlığı forsu önünde konser vermek benim vazifem. Beni koruyan, annemin, babamın yapmadığını yapan devletime minnettarım." Eğer o duyguyu henüz yitirmedilerse, "bazılarının" utanmasına vesile olur inşallah...
Ne yaptın Vartolu?
Çukur dizisindeki Vartolu Saadettin karakteriyle dizi dünyamızın unutulmazları arasına katılan Erkan Kolçak Köstendil, geçenlerde eşiyle birlikte yaptığı İskoçya gezisi sırasında bir düğüne de katıldı. Kaçınılmaz olarak yöreye özgü, erkeklerin giydiği kilt denilen kareli eteği de kuşandı. Ondan sonrası tam bir kıyamet...
Büyük bölümünü Vartolu fanatiklerinin oluşturduğu takipçileri onu sosyal medyada bombaladılar. "Vartolu'ya hiç mi saygın yok" ve "Vartolu mezarında ters döndü" yorumları birbirini izledi.
Aslında izleyicinin bu karakteri içselleştirmesi, oyuncunun ne kadar başarılı olduğunun kanıtı. Ama böyle köşeli karakterleri oynamanın en büyük handikapı, izleyicinin gözünde öyle yaşamaya mahkum edilmek.
Sultanahmet'teki kahvesi taşlanan Yeşilçam'ın kötü adamı Erol Taş... Çakır karakteri ölünce gıyabında cenaze namazı kılınan Oktay Kaynarca... Alışveriş merkezinde cebine gizlice "Karın seni aldatıyor" notu bırakılan Aşk-ı Memnu'nun Adnan'ı Selçuk Yöntem...
Bunlar seyirci nezdinde "gizli ödüller" gibi görünse de, Allah bu fanatik izleyicinin cümlesine akıl fikir ihsan eylesin diyelim...
Bu oyuna gelmeyin
Geçen haftanın en ibret verici görüntülerinden biriydi. Bir sokak röportajında (!) kendisini Suriyeli sığınmacı olarak tanıtan biri, mikrofona şöyle diyordu: "Ben ayda 50 bin lira kazanıyorum. Vergi de ödemiyorum. Asgari ücretli ölsün!.."
Neyse ki, İçişleri Bakanlığı hemen harekete geçip bu algı operasyonunu deşifre etti. Konuşan kişi Suriyeli değil, Şanlıurfa Viranşehir nüfusuna kayıtlı öz be öz Türk vatandaşıydı. Provokasyonun amacı belliydi. Yabancı sığınmacılara karşı milleti kışkırtmak, toplum düzenini bozmak, milleti terörize etmek...
Aman ha, sakın bu oyuna gelmeyelim. Hassas yerlerimizi önce kaşıyıp, sonra onulmaz yara haline getirmelerine izin vermeyelim. Sosyal medyada karşımıza çıkan her görüntüye de hemen inanmayalım. Adı üzerinde: "Sanal" dünya...
Ne demiş?
"Koyu Fenerbahçeliyim. En büyük hobim Fenerbahçe maçlarını izleyip ölmekten beter olmak..." (Milyoner yarışmacısı Yavuz Selim Ensari'nin sözü)
Gaf'let kürsüsü
ABD'nin Michigan eyaletinde satın alınan Mc'Donald's çocuk mönüsünün içinden maket bıçağı çıktı.
Zap'tiye
Ege'nin sularına gömülen 600 mülteci bir günde unutuldu. Ama dolar milyonerlerini taşıyan mini denizaltı günlerdir dünyanın bir numaralı gündemi. Paranın gözü kör olsun!..