Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Hayatımız antidepresan

Antidepresan, yani sakinleştirici ilaç kullanımında patlama yaşanıyor. Ülkede her üç kişiden birinin bu tür ilaçları düzenli olarak kullandığı belirtiliyor.
Zaten antidepresana ne denli ihtiyaç duyduğumuz, gazetelerin üçüncü sayfalarına ya da televizyonların haber bültenlerine yeterince yansıyor. Sinir katsayımız yükseliyor, sabrımız ve hoşgörümüz ise ters orantılı olarak giderek düşüyor.
Geçenlerde gazetemizin sağlık yazarı Prof. Dr. Halit Yerebakan son derece ilginç bir yazı kaleme aldı. Antidepresan kullanımının insanlarda duygu körlüğü yarattığından söz etti. Yani sakinleşmek isterken duygularımızı köreltiyoruz, duygusal anlamda algılarımızı kapatıyor, daha duyarsız bireyler haline dönüşüyoruz. Bence bu durum, toplum olarak içine savrulduğumuz adam sendecilik ve bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık akımlarının da temelini oluşturuyor. Gerekli yerlerde gerekli tepkileri vermiyoruz, yaşayan ölülere, zombilere dönüşüyoruz.
Antidepresan belki olumsuz olaylardaki aşırı tepkiselliği önlüyor ama aynı zamanda güzel duyguları dışa vurmayı, hayattan keyif almayı da engelliyor. Bana göre boşanmaların artmasının arkasında da antidepresan kullanımı yatıyor. Çünkü kalbimiz, aşka ve sevgiye karşı da duvar örüyor.
Mabel Matiz'in seslendirdiği Antidepresan'ın "yılın şarkısı" haline gelmesi ise olayın farklı bir yönünü ortaya koyuyor. Aşk acısının çaresi olarak bile antidepresanı görüyoruz. Oysa ayrılık da aşka dahil değil mi?
Çözemedim, valla çok enteresan!..

Merkez üssü İstanbul
Yok yok, Allah korusun, beklenen büyük depremden filan söz etmeyeceğim. Bahis konusu, dünyayı sallayan THY depremi...
Televizyonda bir reklam dönüyor. Çinli kadın, manava "Bu ürün nereden geliyor" diyor, manav "İstanbul'dan" diyor, kadının ağzı bir karış açık kalıyor. Fransa'da bir sunumda ürünün İstanbul'dan geldiği öğrenilince herkes şaşkınlıktan küçük dilini yutuyor. Aslında reklam, THY'nin Turkish Kargo hizmetiyle dünyanın her yerine ürünlerin İstanbul üzerinden gittiğini anlatıyor. Sonra da ekrana kargo dağıtımı yapan akıllara durgunluk verici kocaman teknoloji harikası tesisin görüntüleri geliyor. Bu kez de izleyenlerin ağzı bir karış açık kalıyor.
Evet; İstanbul, Turkish Kargo sayesinde tıpkı New York, Hong Kong, Amsterdam gibi dünyanın "ticaret üssü" haline geldi. Avrupa'da, Amerika'da, Uzak Doğu'da pazara çıkan ne varsa, yolu büyük ihtimalle İstanbul'dan geçiyor.
Bize karşı yürütülen Haçlı seferlerinin, ayak oyunlarının, asimetrik savaşın artık öyle çok nedeni var ki... Çok olduk, çok...

Bir taşla iki kuş
Alın size yukarıdakiyle paralel bir yorum daha: Bazı ülkeler geçen hafta sözde "terör saldırısı ihtimali" ve bu konuda gelen "ihbarlar" nedeniyle kapatıldı. Sadece İstanbul'daki konsolosluklar mı? Yabancı okulların bazıları da kapılarına kilit vurdu.
İşte size bir "soğuk savaş" yöntemi daha. Malum, yeni turizm sezonu başlamak üzere. Türkiyemiz yeni bir turizm geliri rekoru kırmaya hazırlanıyor. Ekonomimize ilaç gibi gelecek sıcak para yolda sayılır. Haçlıların amacı ise bu parayı bize nasip etmemek. Başvurdukları yöntem de Türkiye'nin güvenli olmadığı korkusunu turistlerin yüreğine salmak... Aynı zamanda maşa olarak kullandıkları terör örgütlerinin aklına da karpuz kabuğu düşürmek...
Malum, Kuzey Avrupa ülkelerinde Kur'an-ı Kerim yakma, parçalama eylemleri neredeyse sıradan hale getirildi. Buna Müslümanların elinden verilecek bir terör karşılığı, çirkin eylemlerini sözde temize çıkaracak. Beklentileri bu... Yani bir taşla iki kuş...
Biz güçlendikçe çaresizlikleri artıyor. Ne güzel...

Ne demiş?
Köylü kadın, Nihat Hatipoğlu'nun Atv'deki programında sordu: "Hocam, evin her yerinden yumurta çıkıyor. Büyü olabilir mi?" Prof. Hatipoğlu cevap verdi: "Tavuklarınızı kontrol ettiniz mi? Belki onlar girip yumurtluyordur?.."

Gaf kürsüsü
Tarafsız Bölge programının yorumcularından Hakan Bayrakçı, canlı yayında tırnaklarını kesmesin mi? (Bizim ekranlar her türlü sürprize açık. İnşallah canlı yayınlardaki bu kişisel vücut temizliği akımı, daha da ileriye taşınmaz)



Zap'tiye
Fotoğrafı Maslak'taki Uniq Hall'deki yiyecek-içecek katında çektim. Odun ateşiyle pizza pişiren restoranın camındaki yazı "itiraf" niteliğindeydi: "Odunluk hamurumuzda var."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA