Akıllarımızı durduran, vicdanlarımızı paralayan üç olay yaşandı geçen hafta. İlki, hepinizin malumu. 6 yaşında gelinlik giydirilip, yaşlı başlı bir adamla evlendirilen (!) çocuk. Hem de bir tarikatın orta yerinde... Sonra da camide sevgilisiyle ilişki yaşarken yakalanan cami imamı... Son olarak da genç kızları büyü ve muska yazma bahanesiyle kandırıp taciz ettikten sonra Müge Anlı'da yakayı ele verip tutuklanan üfürükçü hoca...
Din ve çocuk... Bu toplumun iki hassas noktası, iki atar damarı... Son zamanlarda bu ikisini istismar edenlerin sayısı hızla artıyor. 6 yaşındaki gelin olayında hemen kaleme sarılmayıp, iki adım geriye çekilerek "büyük resmi" görmeye çalıştım. Sonunda yukarıda saydığım puzzle'ın üç parçasını birleştirdiğimde gördüğüm manzara ve aklıma gelen ihtimal beni dehşete düşürdü. Bana sanki birileri, belli bir yerden emir alıp bu milletin inancını baltalamaya çalışıyor, insanımızı -haşa- dinden soğutmaya çalışıyor gibi geldi. İşte sırf bu nedenledir ki; bunların ve daha sonra yaşanacak benzeri olayların arkasının iyi araştırılması gerekiyor.
Aklıma gelen bu dehşet verici ihtimali, gazetecilik görevim gereğince buraya not düşmek istedim...
Eşek yerine konulanlar
Hafta boyunca Müge Anlı'daki üfürükçü hoca olayını takip ettim. İzlerken de "Yıl 2022 olmuş. Millet hâlâ büyüden, muskadan nasıl medet umar?" diye düşünüp durdum. Hele programa katılanlardan birinin anlattıkları, gelecekle ilgili endişelerimi iyice arttırdı.
Biri, kendisini terk eden sevgilisinin geri dönmesi için sözde hocalardan birine muska yazdırmış. Hoca demiş ki, "Bunu gidip bir dişi eşeğe yedirmeniz lazım..." Düşmüşler yola, arayıp taramışlar ama rastladıkları eşeklerin hepsi erkek çıkmış. Sonunda yüzlerce kilometre uzakta, ta Gaziantep'te bir dişi eşek bulup, muskayı yedirmişler. Peki ya sonuç? Geri dönmesi beklenen sevgili, gidip başkası ile evlenmiş...
Covid nedeniyle kapanma yaşanan günlerde muska yazarak, fotoğrafını Whatsapp ile müşterisine gönderip, çıktı alarak boynuna asmasını söyleyen sözde hocalar görmüştük. Müge'nin programlarında da muska denilen şeylerin gazete sayfaları olduğu ortaya çıkmıştı.
Söyleyeceğim net: Sırtınıza semer vurulmasına razı olduğunuzda eşek yerine konulmanız kaçınılmazdır!
Bir çiçekçi macerası
Eşimin çok sevdiği bir alışkanlığım vardır. Ona özel günler dışında da aklıma ne zaman eserse çiçek alırım. Eşim uzun süredir ona çiçek almadığımı söz arasında ima edince, kendimi 15 dakika sonra mahçup bir edayla çiçekçinin önünde buldum.
Karadenizli tonton bir teyze olan çiçekçi, "Söyle uşağım, ne vereyum saa?" diye sordu. "Eve bir buket götüreceğim de, goncalara bakmıştım" dedim. Teyzem bu kez beni şöyle yukarıdan aşağı süzdükten sonra ikinci sorusunu sordu: "De bakayum uşağum, bir yaramazluk mu ettun gariya?" Hemen kendime çeki düzen verdim: "Yok canım, ne yaramazlığı, içimden geldi..."
Belli ki çiçekçiliğin yanında mesleki tecrübesiyle evlilik danışmanlığı hizmeti de veren teyzemiz rahatladı: "He bak o vakit daha değerlu olur ha pu çiçekler... Aferun uşağum, sebepsiz çiçek alan adam kalmadi bu devurde. Aldatan, kalp kiran kocalar olmasa çorba kaynamayacak pizum evde..."
Haklıydı teyzem. Peki suç sadece erkeklerin mi? Aşkı, sevdayı tehdit eden bu "iklim değişikliği" kadınları da kuşkucu yapmıştı. Sebepsiz aldıkları her çiçeğin arkasında bir vicdan azabı arar olmuşlardı.
Romantizmin sembolü güzelim çiçekleri de sadece "kalplere yara bandı, ihanetlere sünger" etmişiz ya, vay bize, vaylar bize...
Gaf kürsüsü
TRT 1'de Fas - İspanya maçını anlatan spiker Onur Şahin, "Serbest vuruşu Arjantin kullanıyor" demesin mi? (İspanya'nın ilk kez giydiği mavi formaya aldanmış olmalı)
Zap'tiye
Hadise bir mücevher firmasının yeni yüzü olarak reklamlarda boy göstermeye başladı. Meğer sahnede yüzük fırlatmalar filan ön gösterimmiş!..
Ne demiş?
"Tatlı suyun başı kalabalık olur. Onun için bu ülkenin haini bitmez." (Atv'nin dizisi Yalnız Kurt'tan)