Atv'de ekrana gelen Kuruluş Osman'daki bir diyalog, ilimin yeri geldiğinde nasıl en güçlü kalkan haline geldiğini betimlemesi açısından tek kelime ile muhteşemdi.
Osman'ın cılız ve güçsüz oğlu Alaaddin, ne kadar istese de ağabeyi kadar güçlü bir savaşçı olamıyordu. Bu durumu, özellikle ondan çok şey bekleyen babası karşısında onu mutsuzluğa ve umutsuzluğa sürüklüyordu. Sonunda hocası Kadı Dursun Efendi'nin huzuruna çıkıp, derdini ona anlattı:
ALAADDİN: Dursun Efendi, sen benden daha güçlü ve cüsseli olmana rağmen neden pusat (silah) kuşanmayıp da burada ilimle uğraşırsın?
DURSUN EFENDİ: Sana Peygamber Efendimiz, "Ahiretteki terazide bilim insanlarının mürekkebi, şehitlerin kanından daha ağır çekecektir" buyurmuştur desem, ne dersin?
ALAADDİN: Resullulah Efendimiz'in söylediğine iman ederim.
DURSUN EFENDİ: Bizler mürekkep akıtırken gaza eyleriz. (Savaş ederiz) Allah'ın buyruklarını ve Resul'ünün sünnetlerini insanlara malum ederiz. Ayrıca biz ne kadar mürekkep akıtırsak, şehitlerin kanı o kadar az dökülür.
Yıllardır bilim ile dini karşı karşıya getirmeye çalışanların beyhude çabalarına inat, ne güzel bir anlatım değil mi?
Bilimi, inançları zedelemek üzere maşa gibi kullanarak, inançsızlaştırmaya yönelik bir algı operasyonuna alet etmek ne kadar büyük bir gafletse, bilimin etrafını hurafelerle kuşatarak sözde din adına gelişmenin ve refahın önüne engeller koymak da o denli büyük bir riyakarlıktır. Oysa olması gereken; doğal deviniminde din ile bilimin birbirine hizmet etmesinin, katkı sağlamasının önünü açmaktır. Aslında bugün büyük bir sosyal meseleymiş gibi önümüze konulan birçok sorunun çözümüne bu toprakların yetiştirdiği akil insanlar, yüzyıllar öncesinden çözüm getirmiş.
Mesele; geleceği gözlerken, arada bir de ardımıza bakıp, köklerimizden beslenmeyi ihmal etmemekte...
Istakoz yemek günah mı?
Konu, geçen pazar günü Prof. Nihat Hatipoğlu'nun Atv'de hazırlayıp sunduğu Kur'an ve Sünnet programında ele alındı. Söz aslında avcılıktan açılmıştı. Hocamız, canlı bir hayvanın bir başka hayvana yem edilmesinin günah olduğunu söyledi. Sonra söz ıstakoza geldi. Malum, ıstakozlar kaynar suya canlı canlı atılarak haşlanır. Hocamız bu duruma isyan etti: Dedi ki, "Canlı canlı haşlanan, tencerenin içinde ölürken bağırıp çağıran ıstakozu yemek günahtır. Kuran'da suçların cezalarının da aynı türden olacağı açıkça belirtilmiştir. Yani seni de öte dünyada haşlarlar."
Sözüm, meraklılarına: Şimdi ıstakoz yerken de, haşlarken de uzun uzun düşünme zamanıdır.
Teşekkürler İbrahim Tatlıses
Perşembe sabahı tüm gazetelerde ve ekranların sabah masalarında İbrahim Tatlıses'in kızı Dilan Çıtak'a düğünde taktığı 450 bin liralık altın kemer konuşuluyordu. Kanal D'deki Neler Oluyor Hayatta programında ise Tatlıses son derece farklı bir konuyla ekrandaydı.
Hakan Ural ve Nur Tuğba Namlı, İstanbul'da kirasını bin liradan 3 bin 500 liraya çıkartmasını isteyen ev sahibi tarafından evinin elektriği kesilen ve günlerdir ışıksız oturup, hiçbir ev aletini kullanamayan iki çocuklu annenin dramına yer verdiler. Gözyaşları içinde olayı anlatan kadıncağız, elektrik saatini kendi üzerine geçirmediği için bu dramı yaşıyordu.
Hakan Ural her zaman olduğu gibi "Hiç merak etmesin. Hemen çözeriz" der demez, yayına İbrahim Tatlıses bağlanıp, "Ben o hanımefendinin tüm kirasını ödemeye hazırım. Bana hemen ev sahibinin telefonunu ulaştırın" dedi.
Sevgili İbo'nun en duygusal anlarına pek çok kez yakından tanıklık etmiş biriyim. O andaki ruh halini az çok anladığımı sanıyorum. Eminim o annenin gözyaşlarını gördüğünde, aklına Şanlıurfa'da doğup büyüdüğü mağaradan bozma ev gelmişti.
Teşekkürler İbrahim Tatlıses. Varlıkta yokluğu unutmamak önemli bir erdemdir. Pamuk yüreğine sağlık...
Gaf'let kürsüsü
Gazeteci Mine G. Kırıkkanat, trafik kazasında telef olan koyun sürüsü fotoğrafının altına "Gitti oylar" yazıp Twitter'da paylaşınca büyük tepki topladı.
Zap'tiye
Dizilerde yakın plan çekimleri öyle abarttılar ki, artık kimin kaç sivilcesi, aknesi, siyah noktası var ezbere biliyoruz.
Ne demiş?
"Kendinizi Nuh'un gemisinde, diğer insanları tufanda zannetmeyin." (Prof. Nihat Hatipoğlu'nun Atv'de yayınlanan Kur'an ve Sünnet programındaki sözü)