Çoğuna hazan gelir eylül ayı, benim için ise vuslatın adıdır. Nedir vuslat? Sevgiliye kavuşma anı... Özlediğim ekran yüzleri birer birer "Merhaba" dedikçe, yazın tuzundan, kirinden, terinden arınıp daha bir yaklaşırım 50 yıllık dostum televizyona...
Cumartesi sabahı ilk gönül selamım, Atv'nin kahvaltı haberlerini sunan değerli dostum İbrahim Sadri'ye gitti. Nasıl da özlemişim o naif sunumunu, bilge yorumlarını... Hele bültenin sonunda şair Yavuz Bülent Bakiler'in Şaşırdım Kaldım İşte şiirini öyle içten, öyle duygulu okudu ki, bayıldım. Ardına da Pinhani'nin enfes şarkısı Bilir O Beni'yi bağlamasın mı? "İşte..." dedim içimden, "Güne böyle başlamalı. Sanatla, ruhla, duyguyla..." Artık günümün güzel geçmemesi için hiçbir sebep yoktu...
azartesi ise bu kez uyuşuk gündüzlerimin nasıl yeniden aksiyonla dolduğuna şahit oldum. Evlilik Müge Anlı'ya nasıl da yaramış. Nasıl da şarj olmuş aküleri... Sanırsınız kariyerinin ilk programı... Yine heyecandan elleri, ayakları titriyor ama bir o kadar da mutlu, neşeli ve sahici. Eh, bekçi düdüğünü çaldığına göre, kendilerine kaçacak delik arasın suçlular...
Atv'nin bir başka gündüz kuşağı programı Yemek Bahane'nin yeni sunucusu Derya Taşbaşı ise sanki yıllardır bu programı sunuyormuşçasına rahattı. Renkli sunumu ve doğallığıyla belli ki sezon boyunca Atv ekranlarından hem damaklara hem de yüreklere lezzetli tatlar servis edecek.
Ve Esra Erol... İlmek ilmek, emek emek ördüğü kariyerinin en parlak dönemini yaşıyor. Karşısındaki programlar dayanamayıp, birer birer pes ederken Esra, kendi çıtasını sürekli yükseltiyor. Belli ki bu sezon da Türkiye yine onu konuşacak.
Bu arada Atv'nin hafta içi Kahvaltı Haberleri'nin teslim ettiği Pelin Başalma Şanlı'yı ekrandaki ilk günü olmasına rağmen son derece başarılı buldum. İsminin yanına attığım uğurlu tik'im eminim ona da şans getirecek. Daha sırada yaz boyunca hasretini çektiğim Yalnız Kurt, Kuruluş Osman ve Destan'ın merakla beklediğim final bölümü var. Kendimi av sezonunu bekleyen taka kaptanı gibi hissediyorum...
Şu 'yorgun mermi' meselesi
Havaya ateş etmeye bayılıyoruz. Düğünde, asker uğurlamada, maç sevincinde... Ama havaya ateş edenlerin atladığı bir fizik gerçeği var: Yerçekimi... O mermi sonsuza dek havada yol almıyor. İvmesini yitirip, yerçekimine boyun eğdiğinde tekrar yere düşüyor. Yere düşse iyi, kafamıza, gözümüze, elimize, kolumuza isabet ediyor.
Son yıllarda yorgun mermi nedeniyle hayatını kaybeden, sakat kalan, yaralanan çok sayıda insanımız oldu. Yani yorgun mermi bizi çok yordu.
Peki bu işin çözümü yok mu? Var tabii, hem de çok basit bir çözümü var. Bir kere meskun mahalde ateş etmenin cezası mutlaka ağırlaştırılmalı. Para cezası olmadan, ertelemesiz en az 6 ay hapis olmalı. Eğer bu fiil ruhsatsız bir silahla işlenmişse, ceza katlanmalı. Silahın elde ediliş süreci titizlikle araştırılmalı. Ruhsatsız silahı temin eden kişi ya da kişilere misliyle hapis cezaları uygulanmalı. Pompalı tüfekler ve av tüfekleri dahil olmak üzere silahların gayri resmi yollarla, örneğin internet üzerinden satışını gerçekleştirenler ağır cezalara çarptırılmalı. Silah ruhsatı verilirken ciddi bir psikolojik test yapılmalı. Mermi satışı belli bir kota ile sınırlanmalı ve sadece ruhsat sahiplerine mermi satılmalı.
Dumansız hava sahasını başardık. Ah bir de kurşunsuz hava sahamız olsa...
Gaf kürsüsü
Geçen hafta övgüler yağdırdığım Show Ana Haber sunucusu Burcu Selçuk Esen'e nazarım değdi: "Emekli komiser Ali Mahir, CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na ikiz kız kardeşinden... İkiz kardeşinden daha çok benziyor..."
Zap'tiye
Fenerbahçe vapuru, Koç Müzesi'nin önündeki iskeleye bağlı duruyor. Ziyaret edilebiliyor ama yola çıkamıyor. Sizde de aynı çağrışımı yaptı mı?
Ne demiş?
Atv'nin Kim Milyoner Olmak İster yarışmasında mücadele eden yarışmacının sözleri şaşırttı: "Veterinerlik okuyorum. İki kedim var ama hayvanlara karşı alerjim de var."