TRT Belgesel kanalının harika yapımlarından biri de beni her çarşamba akşamı saat 23.00'de ekran başına kilitleyen Ucuz Hayatlar... Belgesel ekibi neredeyse tüm dünyayı dolaşıp, insan hayatının en ucuzladığı, yaşam standartlarının en fazla dibe vurduğu coğrafyaları ve oradaki zor şartları gözler önüne seriyor.
Bu hafta yolları Afganistan'ın çileli kenti Mezar-ı Şerif'e düşmüştü. Orada kocasını savaşta kaybeden Afgan kadını Şiringül'ün neredeyse 'imkansız' yaşamına tanık oldular. Şiringül'ün hayatı zaten travma ile başlamıştı. Küçükken ateşi harlamak için benzin döken bir yakını yüzünden suratı tamamen yanmıştı. Ardından kocasını ABD bombardımanında kaybedince, biri zihinsel engelli 4 küçük çocuğuyla bir başına ortada kalmıştı. Mağara devrinden bir tık üstteki koşullarda yaşıyordu. Çocuklarının kıyafetlerini çöpten topluyor, bir tabak yemek karşılığında komşularının çamaşırlarını yıkayarak çocuklarının karnını doyuruyordu.
Kamera, bir ara üç erkek çocuğun damda oturup, kurdukları hayalleri kayda geçirdi. En büyük hayalleri, sabah güzel bir kahvaltı edip, sonra gerçek bir futbol topuyla maç yaparak akşam da televizyon izlemekti. Hayallerin standardına bakar mısınız? Bizim çocuklarımızın yaparken farkına bile varmadıkları her şey, onlar için ulaşılmaz birer lükstü...
Belgeseli izlediğim akşam Kadir Gecesi'ydi... Dualarımın arasına onları ve onun gibileri de kattım. O şartlardan kurtulmak için mülteci olanlara Allah'tan yardım diledim. Tabii göçmenleri ikinci sınıf insan gören faşistlerin kalplerine de merhamet...
Dünyayı yediğinizin farkında mısınız?
Madem sözü belgesellerden açtık, devam edelim. Geçen hafta beni en çok etkileyen belgesellerden biri de BBC Earth kanalında izlediğim 7.7 Milyar İnsan ve Artıyor adlı yapımdı. İngiliz çevre bilimci Chris Peckham, gezegenimizin 2050 yılında 10 milyara ulaşacak dünya nüfusunu taşıyıp taşıyamayacağına dair araştırmalar yapıyordu. Bu haftaki konu ise yiyeceklerimizin karbon izinin ne kadar olduğuydu.
Karbon izi önemli mesele. İnsan olarak yediklerimiz, içtiklerimiz, kullandıklarımızın çevreyi nasıl etkilediğinin ölçümü. Açıkça, dünyada bıraktığımız kara lekenin büyüklüğü...
Peckham beslenme alışkanlıklarımızın dünyayı nasıl etkilediğiyle ilgili bir deney yaptı. Üçü gazeteci, biri diyetisyen, diğeri de komedyen olan üç ünlüyü bir masanın etrafına topladı. Onlardan menü seçimi yapmalarını istedi. Yan odadaki bir uzman ekip ise misafirlerin tercih ettikleri yemeklerin karbon izini hesaplıyordu. En büyük hatayı biftek yiyen gazeteci ile kuşkonmaz sipariş eden diyetisyen yaptı. Çünkü kırmızı ete kaynak olan büyükbaş hayvanlar, ozon tabakasını incelten metan gazı salıyorlardı. Kuşkonmaz ise İngiltere'ye ta Peru'dan uçakla getirildiği için geride kocaman bir karbon izi bırakıyordu. Hayvansal kökenli bir başka yiyecek peynir de gezegenimizin geleceğini tehdit eden besinlerden biriydi.
Yeme alışkanlıklarımı yeniden gözden geçirmeme sebep olan belgeselde beni çok şaşırtan bir bilgiye de ulaştım. Hani vejetaryenler sözde canlıları korumak için et yemeyip her öğünde soya fasulyesine saldırıyorlar ya, hah işte o fena halde yanlış bir seçimmiş. Çünkü soya yetiştirmek için tarım alanı açmak amacıyla Brezilya'da dünyanın akciğeri Amazon ormanları ve oradaki tüm doğal yaşam katlediliyormuş... Aklınızın bir yerinde bulunsun.
Buyurun zaman tüneline
Listeye Enteresan Bilgiler Ansiklopedisi adındaki Facebook hesabında rastladım. Okurken kendimi yıllar öncesinde buldum. İşte orta yaş ve üstünü zaman tüneline sokacak 1990'ların Pazar Günleri Özeti:
1- Kovboy filmi izleyen baba.
2- Ailecek kahvaltı.
3- Barış Manço ile 7'den 77'ye.
4- Pazar alışverişi.
5- Cenk Koray ile Tele Kutu.
6- Akşam yemeğinde balık.
7- Bizimkiler.
8- Parliament Sinema Kulübü.
9- Banyo.
Ne demiş?
"Bir öğün et yememekle 6 ay banyo yapmamak aynı su tasarrufunu sağlıyormuş. Nedenini merak eden var mı?" (Ömür Gedik'in sosyal medya paylaşımı)
Gaf'let kürsüsü
Murat Boz, konser sırasında terini sildiği havluyu izleyenlere attı. Havluyu kapma kavgasında bir kişi yaralanarak hastaneye kaldırıldı.
Zap'tiye
Mars'ta tam 94 dakika süren deprem olmuş. Uzatmalar dahil, futbol maçı kadar yani... Şu Mars'a yerleşme işini bir daha mı düşünsek ne?