Atv ekranlarında önceki akşam izleyici ile buluşan Hakim dizisini büyük bir sabırsızlıkla bekliyordum. Çünkü hakimlik mesleği benim hayatıma yön veren etkenlerin başında geliyordu. Rahmetli babam, üç oğlunu okutabilmek için Anadolu'nun en ücra yerlerinde bu mesleği icra etmişti. Kaçınılmaz tayinler yüzünden ağabeylerim neredeyse her sınıfı ayrı şehirde okumuşlardı. Babam sonunda benim sabit bir yerde iyi bir eğitim alabilmem için çok sevdiği hakimlik mesleğini bırakıp, serbest avukatlık yapmaya başlamıştı. Nurlar içinde yatsın...
Adalet, bizim evin temel direğiydi. İnsanlara ve olaylara karşı adil olmayı biz babamızdan öğrendik. Ben yıllarca televizyon yarışmalarında jüri üyeliği yaparken, her gün bu köşede kendimce yargı dağıtırken, babamın öğretilerinden feyz aldım. Ondan öğrendim ki; kendine karşı adil olmayan, başkasına adalet dağıtamaz. En büyük adaletsizlik, hükme varmakta uzun süre tereddüt etmektir. Çünkü geç gelen adalet, gerçek adalet değildir. Kanunlar kadar, vicdan da hükme varmakta önemli bir terazidir. Adalet terazisinin kefesine kanun kitaplarıyla birlikte mutlaka vicdan ve empatiyi de koymak gerekir. Adalete her zaman, her ortamda güvenmek ve inanmak şarttır. Çünkü adalet eninde sonunda herkese lazım olacaktır. Ve... Şeriatın kestiği parmak acımaz. Gerektiğinde bir hakim, canından çok sevdiği kişiye karşı bile kanunlar önünde eşit davranmak zorundadır. Ben çocukken babamın duruşmalarını izlemek üzere geldiğim mahkeme salonlarında gürültü yaptığım için babamın emri ve mübaşir marifetiyle dışarı atıldığım günleri bilirim...
Bir de... Birgün annemi Boğaz'da arabayla gezdiriyordum. Tam Bebek'ten geçerken annem cadde üzerinde, eşsiz deniz manzarasına sahip, 4 katlı beyaz bir apartmanın önünden geçerken dedi ki, "Babana bir davada lehlerine karar vermesi için bu apartmanı teklif etmişlerdi. Adamları odasından kovdu... Biz o zamanlar anneannenle birlikte 6 kişi, iki oda bir salon sobalı evde oturuyorduk, hatırlar mısın?.." Annemin gözlerindeki o gurur dolu bakışları görünce babama bir kez daha hayran olmuştum, bana Bebek'teki apartmandan çok daha değerli bir miras bıraktığı için...
İşte Hakim adlı dizi de hakim babanın, suç işleyen oğlu ile kanunlar ve vicdanı arasında kalmasını anlatıyor. Hakim babanın bir anlık zaafıyla gelişen olaylar öyle bir yöne evriliyor ki; mesele, içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Kafalara soru çengeli asan dizileri severim. Hakim de hepimize "Evlat mı, adalet mi?" sorusunu sorduruyor. Eminim, bir kamuoyu araştırması yapsam bu sorunun bin türlü cevabını alırım. Sağlam bir senaryo, Samanyolu galaksisi gibi bir yıldızlar kadrosu ve güçlü bir rejiye sahip Hakim, pazartesi geceleri Çukur'un yerine ikame edilen Üç Kuruş'u hepten çukura yuvarlayacak gibi görünüyor.
Hakim nerede hata yaptı?
Peki siz bir hakim olsaydınız bu durum karşısında ne yapardınız? Oğlunuzu adaletten kaçırır mıydınız, yoksa hem bir hukukçu hem bir insan olarak 'gereğini' mi yapardınız?
Dizide hakimi adalet yolundan çeviren, oğlunun kazayla öldürdüğü gencin babasının bir mafya lideri olmasıydı. Baba, oğlunun adalet sisteminden önce mafya tarafından infaz edilmesinden korktu. Hatta emniyet müdürlüğünde Azam ve adamlarını görünce "Bunlar oğlumu cezaevinde bile infaz ederler" dedi.
Bu cümleden alacağımız çok ders var. Bir hakim bile bu topraklarda adaletin hakkınca tecelli etmesinden endişe duyuyorsa, vay halimize...
Gaf kürsüsü
Kütahya'da çaldığı araçla ekipleri 10 kilometre peşinden koşturan hırsız, kendisini yakalayan polislere bir de sitem etmesin mi? "Abi hiç halimi sormuyorsunuz..."
Ne demiş?
"Bundan sonra beni insan gibi görmeyip, boş boş eleştiren herkesle hobi olarak eğlence için kavga edicem.." (Aleyna Tilki'nin paylaşımı)
Zap'tiye
Eriğin kilosu 690 lira... (Bir zamanlar bu paraya bir dönüm erik bahçesi alınırdı) 6 kişi daha bulursam bu bayramda eriğe girmeyi düşünüyorum.