Mafya içerikli dizilerin, izleyenleri yasa dışılığa özendirdiği fikrini yerle bir eden bir yapım var; Atv'nin Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ı...
Daha önce de defalarca yazdım. Eşkıya; mafyacılığın aileleri nasıl parçaladığını, hayatları nasıl söndürdüğünü, insan onurunu nasıl ayaklar altına aldığını son derece çarpıcı sahnelerle izleyenlerin adeta gözünün içine sokuyor.
Mafyacılar kim mi? Öldürülme korkusuyla arkasını duvara vermeden iki lokma yiyemeyenler... Sevdiklerinin mezarına sürekli toprak atmak zorunda kalanlar... Eşlerinin, çocuklarının, kardeşlerinin ölüm acılarıyla kalpleri kireç tutanlar...
Bu alemden kurtulsunlar diye genç yaşta evlendirip, yurt dışına göndermeye çalıştıkları çocukları havaalanı yolunda öldürülenler... Mekanları sürekli deşifre olduğu için üç ayda bir ev değiştirmek zorunda kalanlar... Tuvalete bile iki koruma eşliğinde gidenler... Çocuklarını okula dört fedai ile götürmeye mecbur kalanlar... Yakınlarının cenaze töreninde bile arabalarına bomba konulanlar...
Eşkıya'da birinci derece yakınını mafya hesaplaşmasına kurban vermeyen karakter yok gibi... Baş karakter Hızır Reis bile ağabeyini, iki eşini ve kızını kaybetti mesela... Onun gibi art arda evlendiği iki eşini ve kardeşini yitiren Emine, bu hafta Ömür'e nasıl bir hayata katlanmak zorunda olduklarını anlatmaya çalışırken şöyle dedi: "Bizimki, korkuyla ne zaman öleceğimizi beklemekten ibaret bomboş bir hayat..."
Hâlâ mafyaya özenen varsa, Emine'nin sözüne kulak versin.
Bir babanın büyük dramı
Bir baba için en büyük acı nedir? Şüphesiz evladının cesediyle karşılaşmak. Peki ona yakın bir acı daha olabilir mi? Belki... Aylardır aradığı evladını sokak köpekleri için bırakılan kaplardan mama yerken görmek gibi mesela...
Atv'de Müge Anlı'nın programına başvuran Mehmet Zeki Urun'un başına da işte bu geldi. Zeka engelli 26 yaşındaki oğlu Muhammed, Samsun'daki hastaneden kaçmıştı. Baba, günlerdir aradığı oğlunu eski Türk filmlerine taş çıkartacak bir tesadüf sonucu Kadıköy'de köpek mamalarını yerken gördü ama yeniden izini kaybetti. Ardından da son çare olarak Müge Anlı ile Tatlı Sert'e başvurdu. Deneyimli ekibin engelli genci bulması uzun sürmedi. Muhammed, İstanbul'da bir cezaevindeydi. Suçu, ruhsatsız silah bulundurmaktı. Baba Urun, en azından evladının 'emniyette' olmasından son derece mutluydu. Ancak onun suça karışmasına akıl sır erdiremiyordu. Büyük ihtimalle, Muhammed'in suça eğilimli sabıkalı kardeşi Ahmet onun kimliğini kullanmıştı.
Hepimize gözyaşı döktüren ünlü 7'nci Koğuş filminin 'Tatlı Sert' versiyonu beni çok heyecanlandırdı. Baba bugün cezaevinde oğlunu ziyaret edince tüm gerçekler ortaya çıkacak. Gözüm Atv ekranında olacak.
Bursalılar müziğe doydu
Konserlerin yasaklandığı, eğlence mekanlarının kapalı olduğu şu günlerde herkes müziğe hasret iken, Bursalılar bayram yaptı.
'Normalleşmenin ilk festivali' olarak adlandırılan etkinlikte sokak müzisyenleri Bursa'yı adeta müzik ve eğlenceye boğdu. 'Bursa'nın her sokağı ayrı bir şarkı' projesini hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi 1-2-3 Haziran tarihlerinde sokak müzisyenlerinin 10 farklı merkezde halkla buluşmasını sağladı. Festival, dün akşam Constantin Moscovici'nin Açık Hava Tiyatrosu'nda verdiği konserle taçlandı.
Umarım, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından sokak müzisyenlerine gösterilen bu büyük destek, diğer belediyelere de örnek olur.
Ne demiş?
"Kurtlar birlikte olunduğunda değil, sürü dağıldığında saldırır." (Atv'nin dizisi Bozkır Arslanı Celaleddin'den)
Gaf kürsüsü
Aşı randevusu alanların sadece yüzde 25'i aşı olmuş. Bu gaflet de bize en az iki pandemi daha yeter...
Zap'tiye
Marmara'yı kaplayan denizin salyası değil, rant peşinde koşarken çöpünü, kimyasalını, lağımını denize boşaltan, gözünü hırs bürüyüp ağızları köpürenlerin salyası...