Geçen hafta Çukur dizisinin mantık sınırlarını zorlayan fantastik (!) bölümü izleyicilerden de tepki gördü. Elif Kültepe adlı okurumuzun yorum ve tespitleri artık dizi yapımcılarının, yönetmenlerinin işinin ne denli zor olduğunu kanıtlar nitelikteydi...
"Yüksel Bey merhaba, ben Kayseri'den Elif Kültepe. Yazılarınızın ve tespitlerinizin müdavimi okuyucularınızdanım. Bu haftaki Çukur'un son bölümüne ne yorum yapacağınızı bekledim. Çarşamba günkü köşenizde harika yorumlamışsınız yine...
Senaristlerin işi zor, tahmin edebiliyorum, bu kadar uzun süreli dizilerde süreyi nasıl dolduracaklarını onlar da bilmediğinden, gereksiz sahneleri bizler de seyirci olarak maalesef izliyoruz. Ama Çukur'un son bölümü gerçekten içler acısıydı ve izlerken beynimiz yandı. Senarist bunları yazarken neden böyle bir şey yaptığını sorgulamadı diyelim, oyuncular neden; 'Biz ne yaşıyoruz?' demediler, o kısmı hiç anlayamadım. Bu kadar düşmanı olan ve Çukur'una, ailesine düşkün Yamaç'ın bir mesajıyla gittiğine nasıl inandılar, hiç arayıp sormadılar? Aliço ve Emmi 3 yıldır nasıl yaşadılar, yürüyerek nasıl Yamaç'ı buldular? Efsun 3 yıl içerisinde hiç mi kaçma yolu bulamadı? Bütün gece kulüplerinde Çukur dövmeli insanlar çalışırken nasıl oldu da hiçbiri Efsun'a denk gelmedi? İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz sevgili okuyucular.
Bir diğer akıl sağlığı zorlayan dizi de Sefirin Kızı... Tamam, orada da senaristin işi zor, başrol oyuncusu mecburi bir sebepten ayrıldı ama daha doğru bir şekilde geçiş yapabilirlerdi. Ya da her dizide olduğu gibi aradan 5-10 yıl geçmiş gibi zaman atlayarak ilerleyebilirlerdi. Kim derdi ki, Sancar'ın deli gibi aşık olduğu Nare karakteri, destanlık aşk, çocuğu için her türlü fedakarlığı yapan bir anne, bir mektupla gidecek? Bir sürü düşmanınız var, seni hapisten Nare'nin çıkardığını da biliyorsun, Sefir Bey'in yaptığı entrikaları da biliyorsun ama neden gittiğini sormuyosun bile Nare'ye... Bu kısım hiç olmamış... Diğer taraftan hiç tanımadığın bir kız için kızını, aileni bırakıp onun peşinde koşturuyorsun. 'Ne ara bu kadar rahatladın Sancar?' diye sorarım sana... Bunlar da benim kendimce fikirlerim, teşekkür ederim."
'Sadakatsiz' tehlikesi
Okurumuz Murat Kantar da pek çok okurumuz gibi Kanal D'deki Sadakatsiz dizisinin ilişkiler adına son derece tehlikeli mesajlar içerdiği konusunda endişeli. İşte tespit ve görüşleri:
"Yüksel Bey merhaba. Kanal D'nin çok ses getiren Sadakatsiz adında bir dizisi var. Dizide herkes birbirini aldatıyor, türlü entrikalar falan var. Fakat biri var ki, kadına ve insana şiddete meyilli bir karakter. Maalesef dizide sevdiği insana en sadakatli olan da bu kişi. Sosyal medyada da özellikle genç kızların bu karakter için tabiri caizse hafiften bir sempati, hatta sevgi beslemeye başladıklarını gözlemliyorum. Kadına şiddetin tavan yaptığı ülkemizde böyle bir karakterin 'dizideki tek sadık insan olması' tehlikeli bir durum değil midir? Genç kızlara şiddet uygulasa da 'Sevdiğinden yapıyordur, sizi asla aldatmaz' mesajı verilmiyor mudur? Senaristlerin bu konuda daha dikkatli olması gerekmez mi?"
YAZAR NOTU: Okurumuz endişelenmekte sonuna kadar haklı. Bu arada Show TV'deki Güldür Güldür'de dizi geçen hafta fena halde ti'ye alındı. Özelikle Doğa Rutkay Kamal'ın enfes Cansu Dere taklidini kaçıranlara internetten Güldür Güldür'deki bu skeci bulup izlemelerini tavsiye ediyorum.
Ne demiş?
Atv'deki Kur'an ve Sünnet programında muhabir, sokaktaki gence sordu:
"İmkanınız olsa yaşlılar için ne yapmak isterdiniz?" Genç yanıt verdi: "Gitmeden önce bu dünyada cenneti yaşamaları için sadece yaşlıların katılabileceği bir parti verirdim onlara..."
Gaf kürsüsü
Sevgili dostum ve meslektaşım Tansu Sarı'nın ihbarı: TRT 1'deki Benim Adım Melek adlı dizide kuvözde gösterilen; sonrasında kucağa alınan bebek neresinden baksanız 2 aylık gibi duruyor. Dizi yapımcıları yeni doğmuş bir bebek bulamıyorlar mı?
Zap'tiye
Evindeki uzaktan kumanda aletini kaybedenler; lütfen önce koltuğun arasına bakın, ondan sonra Müge Anlı'yı arayın!