Günlerden cumartesi ve Yakından Kumanda'nın tuşlarının üzerinde yine okurlarımızın parmakları geziniyor.
TRT 1'in seyirciyi yüreğinden yakalayan dizisi Gönül Dağı konusunda okurlarımız çok hassas. İstiyorlar ki bu naif dizi başladığı gibi reyting klişelerine boyun eğmeden devam etsin. Okurumuz Ali Ziya Turan da bu konudaki kaygılarını dile getirmiş:
Merhaba Yüksel Bey, yazılarınızı her gün severek okuyorum. TRT 1'deki Gönül Dağı dizisi son zamanlarda seyrettiğim en güzel dizi idi. İnşallah bozmazlar diye dua ediyordum. Kızımla (tıp öğrencisi) annelerin, aşkın karşışına geçmekten vazgeçmesini ne güzel karşılamıştık. Bölümün sonuna doğru Serdar'ın babasının Dilek'i, Taner'in patent davasıyla tehdit ederek, 'Oğluma geri döneceksin Taner'i bırakacaksın" demesi (tipik Türk filmi klişesi) bütün zevkimi bitirdi.
Neden senaristler aşkın, diğer konuların yanında gitmesini istemezler? İlla ki trajik ayrılıklar ve bir sevilen iki seven kısır döngüsüne sokarlar senaryoyu? Nasıl bir annedir ki, oğlunun evlenmesini istediği kızın hayatını kurgular? Nasıl bir babadır ki, oğlu için bir kızın hayalleriyle oynar?.."
Polisimize okur desteği
Geçen hafta, son zamanlarda sokakta polise karşı mantıksızca direnme, onların işlerini zora koşma 'modasına' değinmiş, polisimizin sabrına hayran olduğumu dile getirmiştim. Okurlarımızdan Süleyman Sırrı Dinçer de bu görüşüme destek vermiş:
"Yüksel Bey, 78 kuşağı üniversite solcularındanım. Polisler tarafından çok kovalandım yani. Şu an 64 yaşında bir emekliyim. Polislerimiz konusunda yazdıklarınıza katılıyorum. İnanın polisimizin bu seviyeye gelmesi hep hayalimizdi. Bunun şükrünü bilmeyen nankörler ve küstahlara karşı polisimizin sabrına hayranım. Selamlar, sevgiler."
Masalar dökülüyor
CNN Türk'ün gündüz kuşağındaki haber masasının adeta bir şirketin danışma masasına benzediğini, bunun koca haber kanalına yakışmadığını yazmıştım. Okurumuz Murat Aydın da bir başka örnek vermiş:
"Söz, masalardan açılmışken; Uçankuş kanalında Canlı Masa programındaki masa o kadar 'can çekişiyor' ki, masanın ayak kısımlarının formikaları kabarmış ve son derece göze itici geliyordu. Son haftalarda masanın ayakları alüminyum folyo gibi bir şeyle kapatılmak istense de, bu 'suni teneffüs' işe yaramış gibi gözükmüyor."
Aşk biter mi?
Köşemizin müdavimlerinden sevgili Sami Benli beyefendi yine hepimizi uzun uzun düşündürecek bir tespitte bulunmuş:
"Merhabalar Yüksel Bey. her ne kadar her yazdığımız burada neşredilmek zorunda olmasa da size yazdıktan sonra derdimi ve fikrimi paylaşmış olmanın huzur ve rahatlığını yaşıyorum. Sizin hiçbir şey olmasa bile okuduğunuzu bilmek beni teskin ediyor. Kaan ile Hadise arasındaki 'yılın aşkı' bitmiş! Eee, n'olmuş yani diyceksiniz. Diyorum ki, aşk bitmez... Bitmişse aşk değildir. Ne kadar ucuz oldu bu sanatçıların arasındaki aşk fısıltıları. Belli bir zamana sığdırılan, çok geçmeden sona eren geçici beraberliklere 'büyük aşk' diyorlar ya, kahroluyorum. Aşkın tarifi yeniden yapılmalı... Yoksa yazık olacak Ferhat ile Şirin'e, Leyla ile Mecnun'a, Kerem ile Aslı'ya... En derin sevgilerimle..."
Bu reklamda bir gariplik yok mu?
Okurumuz Kubilay Apak, Ümit Besen'in rol aldığı deterjan reklamını ilginç bir bakış açısıyla analiz etmiş:
"Yüksel Bey, umarım iyisinizdir... Boron reklamında Ümit Besen masada tabaklara bakıyor ve temizliğini beğenmediği için şarkısını söylüyor: 'Boron'a geç bir an önce...' Ama ev sahibi diyor ki 'Ne diyorsun Ümit Abi, ben zaten Boron kullanıyorum.'
Yani Ümit Bey'in baktığı tabaklar Boron'la yıkanmış ama bir işe yaramamış. Çünkü Ümit Bey bunu fark etmiyor..."
Gaf kürsüsü
Beyaz Show'un ilk yapımcısı, değerli dostum Oğuz Koloğlu ihbar etti: Kanal D, Ferdi Özbeğen'in konuk olduğu 2005'deki Beyaz Show'u 2012 diye yayınladı.
Zap'tiye
Tamaaam, şimdi buldum, dizilerdeki oyuncular makyajcı işsiz kalmasın diye maske takmıyor!
Ne demiş?
"En tehlikeli düşman, düşmanı bekleyen dostundur." (Bir Zamanlar Çukurova'da Fekeli'nin sözü.)