Geçenlerde Özdemir Erdoğan, tepki çeken bir çıkış yaptı. "Zeki Müren yüzünden Türk çocukları travma yaşadı" deyince Sanat Güneşi'ni sevenler çok üzüldü. Ben de Zeki Müren şarkılarıyla büyüyen bir çocuktum. Ama çok şükür herhangi bir travma yaşamadım. Zaten eğer benim dönemimim çocukları travmaya uğrayacaksa, Zeki Müren'den önce üç ayrı darbeye şahit oldukları için psikolojileri bozulabilir. Ayrıca ben de Zeki Müren'e özendim. Ama hayat biçimine, kıyafetlerine filan değil, o eşsiz temizlikteki Türkçesine, hayırsever kişiliğine... Yok eğer 'şekilden' dolayı travma yaşayacaksam, Özdemir Erdoğan'ın bir albüm kapağı için çektirdiği çırılçıplak fotoğraf daha imha edici olurdu kuşkusuz.
Bu arada Özdemir Erdoğan'ın o çok eleştirdiği Zeki Müren'in fazla bilinmeyen bir hikayesini hatırlatayım: Çanakkale'de 1953 yılında yapımına başlanan Şehitler Abidesi'ndeki inşa çalışmaları, ekonomik güçlükler yüzünden durmuştu. Zeki Müren bir kampanya başlattı, Türkiye turnesine çıkarak konserlerinden elde ettiği tüm geliri Abide'nin yapımı için bağışladı. Ayrıca vasiyeti gereği tüm mirası Türk Silahlı Kuvvetleri'ne aktarıldı. İşte ben Zeki Müren'in efemine tavırlarına değil, bu az kişide rastlanan 'delikanlılığına' kapıldım Özdemir Ağabey...
Gelelim başlıktaki konuya... Ben kimsenin hayat tarzına, tercihlerine karışmam. Ama iş bir hayat tarzını, bir cinsel tercihi 'dayatmaya' gelince itirazım olur. Geçen hafta BBC Earth kanalındaki Bir Dünya Yedi Diyar adındaki doğa belgeselini izlerken deniz tavşanı denilen bir hayvanla tanıştım. Bembeyaz, bir pelerinin suda salınmasını andıran estetik hareketlerle dipte süzülen enfes bir yaratıktı. Anlatıcı, deniz tavşanlarının çift cinsiyetli olduklarını söyledi ve aşk oyunlarını betimlerken şöyle devam etti: "Şu anda ikisi de birbirlerini döllüyorlar. Yakında ikisi de bebek doğuracak." Ardından beni şoke eden o son cümle geldi: "Partner bulmak zor olduğunda bazen cinsiyete önem vermemek işe yarayabilir." İşte açık seçik yönlendirme, hatta beyin yıkamak için kullanılan bir propaganda cümlesi. Adeta deri altına enjekte edilir gibi... Şimdi gelin de bu cümleyi sırf doğa belgeseli izlemek için ekran karşısına geçen bir çocuğa izah edin.

Aman hakem duymasın
Dikkat ediyorum da Süper Lig'de teknik heyet ve yedek kulübesinde bulunanlara gösterilen sarı ve kırmızı kartlar çok arttı. Neredeyse her maçta hakemler kulübenin önüne gelip, konuşma ve davranışlarından ötürü teknik direktörlere, yardımcılarına ya da yedek futbolculara kart gösteriyorlar. Bu nedenle pek çok teknik direktör kırmızı kartla tribünün yolunu tutuyor, birkaç maçlık cezalar alıyor.
Bu artışın en büyük nedeni, maçların seyircisiz oynanması. Eskiden de kenardan hakemlere, rakiplere bağırılır, laf atılırdı ama tribünlerin sesinden bunlar çoğu zaman orta ve dördüncü hakem tarafından duyulmaz, arada kaynardı. Naçizane tavsiyem, bu sessiz sinema döneminde kulübedekilerin çenelerine hakim olmaları. Çünkü konuşan yanıyor...

Topal değil, ezik ördek
Dün, Kongre isyanı sırasında ABD Başkanı Trump'ın hesaplarını askıya alan Facebook ve Twitter'ı örnek vererek "Bu devirde kimse şah değil, padişah değil" diye yazmıştım.
Yazımın yayınlandığı gün bu görüşümü destekleyen bir olay daha yaşandı. MSNBC sunucusu Balicia Menendez, "Başkan yine gerçekleri saptırıyor" diyerek, canlı yayınlanan konuşmasını "Şak" diye kesti.
Aynı gün senatodan Trump için azil kararı da çıktı.
Trump muhtemelen ABD'nin en 'ezik' başkanı olarak tarihe geçecek.

Gaf kürsüsü
Milyoner'deki yarışmacı, telefon jokerine sordu: "Mazeret bulmak için yumurtaya mı, zeytine mi kulp takılır?" Joker: "Bilmiyorum ama dur bir bakayım. Düşüneyim yani... Hah, tamam, yumurtaya..." (Arama motoruna bakmak, ancak bu kadar kötü gizlenebilirdi)

Zap'tiye
Kaset ile geldi, haset ile yoldan çıktı, 'reset' ile gidecek gibi görünüyor..

Ne demiş?
Aleyna Çakır'ın ölümüyle adını tüm Türkiye'nin ezberlediği Ümitcan Uygun bu kez de uyuşturucu kullandığı görüntüleri sosyal medyada paylaştığı için tutuklandı. Mahkemeye götürülürken muhabir harika bir soru yöneltti: "Bu rahatlık nereden geliyor size?"