Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

İnsan için küçük ama insanlık için büyük bir el

Bizim memlekette her büyük felaketin göz kapaklarımızın içine kazınan unutulmaz bir resmi vardır. Gözlerimizi kapatsak bile görürüz onları... Marmara Depremi'nde enkazın üzerinde sadece sarı saçları görünen toz toprak içindeki genç kızın fotoğrafı mesela. Ya da kurtarma ekiplerinin karanlıklara doğru "Orada kimse var mı?" bağırışları... Soma'da göçükten çıkartılan işçi kardeşimizin ambulansa bindirilirken, "Çizmelerimi çıkartayım da sedyeyi kirletmeyeyim" demesi. Göçmen dramının sembolü, deniz yıldızı gibi Bodrum sahillerine vuran Aylan bebek... Bunlar unutulur mu?
Bir unutulmaz fotoğraf karesi de İzmir depreminde kazındı hafızalarımıza... Depremden üç gün sonra enkazdan kurtarılan Elif bebeğin, onu kurtaran itfaiyeci ağabeyinin parmağına sıkı sıkı yapışan minicik eli...
Nazım Hikmet, "Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" diye sormuştu ünlü ressam Abidin Dino'ya... O resim çizildi mi bilmiyorum. Ama Elif'in fotoğrafı; umudun, zorluklara karşı direnmenin, her şeye rağmen hayata tutunmanın, pes etmemenin, inancın, hayatın paha biçilmez değerinin resmi oldu şimdiden.
Bundan sonra ne zaman hayattan yılacak gibi olsam, bu resmi hatırlayacağım...
NOT: Bu satırları yazarken ekranlarda bir mucizeye daha tanık oldum. 91'inci saatte Ayda bebek enkazdan sağ salim çıkartıldı. Aylan bebeği kurtaramadık ama Ayda bebek bizimle... Allah'ıma bin şükürler...

Gerçek aşk işte budur
Hünkar Hanım... Atv'nin şimdiden televizyon efsaneleri arasına giren dizisi Bir Zamanlar Çukurova'da Vahide Perçin'in muhteşem bir şekilde canlandırdığı mert, duygulu, vefalı Anadolu kadını... Sırf oğlu mutlu olsun diye işlediği bir hatanın bedelini en ağır biçimde ödeyen, ülkemin acılı kadınlarından biri...
Hünkar Hanım'ın vurulduğu son bölüm herkesi ekrana kilitledi. Nasıl kilitlemesin ki? Hünkar-Fekeli (Kerem Alışık) aşkı, uçucu ilişkilerin hüküm sürdüğü günümüzde neredeyse herkesi gerçek aşkın varlığına inandırmıştı. Unuttuğumuz onca erdemi hatırlattı Hünkar ile Fekeli bizlere: Dokunmadan sevmek, görüşmeden görmek, kulakla değil, yürekle duymak, sevdanın resmini sadece bir bakışla çizmek...
"Kavuşamamanın adını aşk koymuşlar" demiş Aşık Veysel... Belki de iyi oldu böylesi. Yıpranmadı, örselenmedi, ölümsüz kaldı aşkları.
Dizinin yapımcısına bir de naçizane tavsiye: Sakın ola ki Fekeli'ye yeni bir sevgili filan uydurmaya kalkmayın. Bozmayın anılarımızdaki aşkı efsaneyi... Bu arada dizinin yapımcısı, Hünkar karakteri için her ne kadar sosyal medya hesaplarından veda mesajı yayınlamış olsa da, dizi evreninde mucizelerin sonu gelmez. Bekleyelim, görelim...

Tanıtımın kralı
Hani geçenlerde bir yazı yazmıştım, "Çukur'da hortlayanlar Alev Alev" diye... Ay Yapım, Çukur dizisinde daha önce ölen ne kadar karakter varsa, yeni dizisi Alev Alev'in kadrosunda toplamıştı.
Bu hafta Çukur, o yazıya atıfta bulundu. Medet, Cennet'in odasındayken gözü televizyondaki Alev Alev dizisinin tanıtımına ilişti. Şaşırdı, afalladı. Çünkü tüm mevtalar orada ete kemiğe bürünmüştü. Mahzun, Sena, Azer... "Yok ya, benzettim herhalde" diye mırıldandı. Cennet omuz silkti: "Tabii ya, onlar artist, nereden tanıyacaksın ki?" Medet onayladı: "Tabii ya, onlar kim biz kim?.."
Şahane bir özeleştiri, enfes bir tanıtım stratejisi. Kimin aklına geldiyse kutlarım.

Gaf'let kürsüsü
Karadağ'da koronadan ölen Sırp papazı son yolculuğuna elini ve yüzünü öperek uğurladılar. İsrail'de ise korona yüzünden hayatını kaybeden Dürzi şeyhinin cenazesini, müritleri hastaneden kaçırdı.

Zap'tiye
Sağlık Bakanı "Evde kalın" diyor, Çevre ve Şehircilik Bakanı "Evlerinize girmeyin" diye uyarıyor. Hayatta kalmak için yazıtura mı atsak acaba?

Ne demiş?
"Sinek ilacı sıkmayacaksanız, biz de uçalım ara sıra..." (Çukur dizisinden bir duvar yazısı)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA