İnsanlar kamuflaj ustası oldu. Hatta bu konuda bukalemunları, iskorpitleri, mürekkep balıklarını bile geçtiler...
Neden mi böyle söylüyorum? Mahallelinin "Karıncayı bile incitmezdi, sessiz sakin biriydi" dediği bebek yüzlü genç, sevgilisini balkondan atıp öldürüyor. Tanıyanların "Kimseye zararı dokunduğunu görmedik" dedikleri adam, kız arkadaşını öldürüp, bidonun içinde yakıyor. Her sabah ekrandan "Kadınlarımız, annelerimiz" diye söylev çeken haber sunucusunun eşini dövdüğü iddia ediliyor.
Peki ya Halil Sezai'yi nasıl bilirdiniz? Dertli, romantik şarkıları usul usul söyleyen, nahif, munis bir adam değil mi? Meğer öyle değilmiş. Klip çekimi için kiraladığı villada fazla gürültü yapınca, 67 yaşındaki iş adamı komşusu Hüseyin Meriç şikayet etmiş. Sonrası?.. Sonrası tam bir rezalet, katıksız vahşet... Bizimki elinde odunla gidip adamın camını çerçevesini kırıyor. Ardından kalp hastası yaşlı adama kafa göz dalıyor. Bu arada adam öleceğini sanıp Kelime-i Şahadet getirirken, Halil Sezai "Ne o? Ezan mı okuyorsun sen?" diye adamın yüzüne diz atıyor.
savunmasını okudum. O adam onu günlerdir tahrik ediyormuş, silah gösteriyormuş, kapısına 30 adam yığmış filan... Yine de özür dilermiş vs... Görüntüleri defalarca izledim. O şiddetin hiçbir şekilde mazereti olamaz. İnsanın kendini bu kadar kaybedip, mafya yancıları gibi karşısındaki yaşlı adama kafa göz dalabilmesi için derinlerinde bir vahşiyi besliyor olması lazım. Hoş, mafya raconunda da 67 yaşındaki adama kafa atmak yoktur ya, neyse...
Ama en büyük cezayı adaletten önce, necip Türk halkı kesecektir. Halil Sezai'yi ne zaman karşısında görse, "Dede döven vahşi"yi hatırlayacaktır. Bu saatten sonra kimse İncir Reçeli'ndeki romantik aşığa, "İsyaaaan" diye bağıran içli şarkıcıya inanmaz. Halil Sezai artık bitmiştir. Nokta. Son sözüm, Halil Sezai'nin olay sırasında yanında bulunan bostan korkuluklarına. Arkadaşı mısınız, personeli mi, nesi olursanız olun. Yahu içinizden biri de kendini kaybedip adeta deliren Halil Sezai'yi tutmaz mı, araya girmez mi? Ben Sezai'nin yerinde olsam onları bundan böyle bir dakika bile yanımda tutmazdım.

Görkem ve Aybüke
Onlar artık melek... Biri 7, diğeri 2 yaşındaydı. Ve öyle de kaldılar...
Görkem, ikiz kardeşiyle birlikte parkta oynuyordu.
Üzerine devrilen elektrik direğinin altında kalarak can verdi. Aybüke, babasının kullandığı otomobilin arkasında annesinin yanında çocuk koltuğunda oturuyordu.
Kırmızı ışıkta beklerken bir araç geldi, onlara çarptı ve Aybüke hastanede verdiği 10 günlük yaşam savaşının ardından hayatını kaybetti.
Görkem'in altında kaldığı elektrik direğinin üzerine iki kocaman güneş paneli asılmış. Mahallelinin dediğine göre direk zaten sallanıp duruyormuş.
Alt kısmı çürümüş, onu tutan cıvataların bazıları yerinde değilmiş. Hesapsızca üzerine asılan güneş panelleri de yelken görevi görünce felaket kaçınılmaz olmuş.
Aybüke'ye çarpan otomobilin kadın sürücüsü alkollüymüş.
Üstelik daha önce yine alkollü araç kullandığı için ehliyetine 6 ay süreyle el konulmuş. Yani hem alkollü, hem ehliyetsizmiş.
Görkem'in 15 yaşındaki kuzeni gözyaşları içinde diyordu ki, "Çocuklar parkta bile güven içinde oynayamayacaksa nerede oynayacak?" Bunun üzerine söyleyecek başka sözüm yok.
Kader mi? Hiç sanmam... Kader sizi bir yol ayrımına kadar getirir. Ondan sonrası sizin seçiminizdir. Çocuklarını vaktinden önce 'melek' etmek için bizden daha gönüllü (!) millet var mı?


Gaf kürsüsü
Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir'in, 14 futbolcusunda Covid 19 tespit edilen Ümraniyespor ile ilgili açıklaması pes dedirtti: "Kulüp başkanına 'Ne olur ilk haftadır, liglere zarar vermeyelim' dedim. Takımını hazırladı, sahaya çıktı. Onlara teşekkür ederim."

Zap'tiye
Bilim adamları, yedikten sonra insanda keder ve endişe duyguları yaratan bir besin keşfetmişler: Düğün pastası.

Ne demiş?
"Kurşun yemek adamın canını alır, tokat yemek ise itibarını. Kurşun yiyince ölür gidersin ama tokat yiyince bir ömür sersefil yaşarsın." (Arıza dizisinden)