Duydunuz mu? Maske takmayanlara evde karantina ile birlikte 'kitap okuma cezası' verilecekmiş. Tıpkı, RTÜK'ün yayın cezası olarak televizyonlara 'belgesel yayınlama cezası' vermesi gibi sakil bir uygulama... Şu hale bakar mısınız, kitap okumak ve belgesel izlemek bizim memlekette cezaların en büyüğü...
Aslında bu 'kitap okuma cezası' ilk değil. Bakın, 5 yıl önce, 4 Haziran 2015'te bu köşede "Kitap okuma cezası (!)" başlığıyla neler yazmışım:
"Artvin'de köprü yapmak için ağaç kesen köylüye 6 ayda 3 çevre kitabı okuma cezası verilmiş. Adamcağız, elinde Çevre Bilinci ve Eğitimi kitabıyla Anadolu Ajansı muhabirine kitabın faziletlerini anlatıyor. 'Elim kırılsaydı da o ağaçları kesmeseydim. Ağaçların ne kadar yararlı olduğunu bu kitaplardan öğrendim' filan diyor. Ama duyduğuma göre yaşlı adam, köydeki yakınlarına başka şeyler söylemiş. Elinde kitapla ormanda dolaşmaktan utandığını, ceza nedeniyle insan içine çıkamadığını anlatmış... Yani açıkça 'eziyet ve işkence gördüğünden' söz etmiş!
Eh, kural ihlal eden televizyon kanalının izleyicisine 'ceza' olarak belgesel izletirseniz, ağaç kesene de 'kitap okuma cezası' (!) vermeniz çok normal. Bu memlekette iyi, güzel, doğru olan her davranış, özenilmesi ve takdir edilmesi gereken her erdem niye 'ceza' olarak görülür, bir türlü anlamış değilim zaten. Yakında kaza yapan sürücülere, 6 ay boyunca 'emniyet kemeri takma cezası', karısına eziyet eden adama bir yıl boyunca her hafta 'eve çiçek getirme cezası', kaldırıma tüküren magandaya 3 ay süreyle 'yaşlı ve çocukları karşıdan karşıya geçirme cezası' verilirse hiç şaşırmayacağım..."
Yaa, böyle demişim işte... Aradan 5 yıl geçmiş, garp cephesinde yeni bir şey yok. "Maske takmazsan, evde kitap okumak 'zorunda' kalırsın ha, ona göre..." Tehdide gel... Haydi bakalım şimdi bunu duyan bir çocuğa kitap okumanın, belgesel izlemenin erdemlerini anlat... Çocuğuna, "Bak evladım; kitap seni zihnen zenginleştirir, ufkunu açar, önüne keşfedilmemiş bir ülke serer, kitap okursan, belgesel izlersen, üzerinde yaşadığın dünyayı çok daha iyi tanır ve anlarsın" desen inanır mı şimdi?
Benim güzel ve yalnız ülkemde ağaç keseni, maske takmayanı eve tıkıp, kitap okumakla cezalandırırız. Ama hırsızlık yapanı, kadın döveni ifadesinden sonra serbest bırakırız. Eee, ödüller ceza olursa, cezalar da ödül olur tabii...

Futbolumuz psikiyatr koltuğunda
Türkiye'nin üzerinde en fazla tartışılan, kalem oynatılan spor tartışma programlarından Telegol yeni sezonda bu kez Ekotürk ekranlarında. Program, pazartesi ve çarşamba akşamları 23.00'de canlı yayınla seyircilerin karşısına geliyor.
Programdaki büyük yeniliğe gelince... Serhat Ulueren'e bu kez Psikiyatrist Prof. Dr. Ahmet Ertan Tezcan da eşlik ediyor.
Belli ki artık futbolumuz, psikiyatrların yorumuna muhtaç hale gelmiş. Anlayın gerisini...

Sade suya tirit
Her ay BeinSport'ta lig maçlarını izlemek için tonla para ödüyorum. Peki karşılığında ne alıyorum? Neredeyse hiç bir şey...
Yahu ben Galatasaray'ın Gaziantepspor'dan yediği golde topun saatte kaç kilometre hızla gittiğini merak ediyorum. ÇAYKUR Rizespor'un Fenerbahçe'ye attığı hazırlanışı mükemmel golün Piero'sunu görmek istiyorum. Serbest vuruşlarda baraj kaç metreye kurulmuş bilmiyorum. Üstelik bunları maçtan iki saat sonraki programda değil, maç sırasında görmek istiyorum. Elin İngiliz'i, İtalyan'ı, Alman'ı öyle yapıyor. İzleyip de mahcup olanınız yok mu yahu?

Gaf kürsüsü
Atv muhabiri, maskesini çenesinin altında tutan adama bunun nedenini sorunca akıllara seza bir yanıt aldı: "Kulaklarımın arkası yara oldu, onun için böyle takıyorum..." Muhabir şaşkın: "Peki böyle yara olmuyor mu?" Adam sırıtarak: "Olmuyor..."

Zap'tiye
Allah-u Teala, Wuhan'a dönen Ankara'da kullarının maske takması için kum fırtınası bile estirdi. Daha da mı anlamadınız?

Ne demiş?
"Eve geldiğinde eşini yabancı bir kadınla şeftali yerken buldu." (Müge Anlı ile Tatlı Sert'ten bir alt yazı)