Bitmiyorlar... Neredeyse her gün biri çıkıp, kız çocuklarımızla ilgili rezil düşüncelerini açığa vuruyor.
Geçen hafta Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Orhan Acar, öğrencileriyle video konferans yapmaya hazırlanırken, yayında olduğunu fark etmeyip, "Bu arada kızların da fotoğraflarını görüyoruz, çaktırma" deyiverdi. Hakkında soruşturma açıldı, istifa etmek zorunda kaldı. İki gün geçmeden bu kez Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Muttalip Kutluk Özgüven, Akit TV'nin canlı yayınında "12-17 yaş arasındaki kızlar, doğum yapmaya en elverişli dönemdedirler" şeklinde akıl almaz bir cümle kurdu. O da Aydın Üniversitesi'nden kovuldu. Daha bunları hazmetmemişken, bu kez merhum Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan, "15 yaşında biri cinsel olgunluğa eriştiğine göre rızası geçerlidir" diyerek, toplumun kanayan en büyük yaralarından biri olan 'çocuk gelinlere' adeta yeşil ışık yaktı.
Kendinize gelin efendiler... Onlar daha çocuk. Ço-cuk! 13-14 yaşında sadece oyuncak bebekleriyle oynamalılar. Gerçek bebekleriyle değil. Onlar henüz oyun çağındalar. Ama 50-60 yaşındaki azgın tekelerin oyuncağı olmamalılar.
Evet, belki erken gelişiyorlar. Bilinç düzeyleri yükseliyor. Ama bunu neden ille de evliliğe, cinselliğe yormak zorundasınız? Bir kız çocuk için ilk aklınıza gelen neden evlenmesi, çocuk doğurması oluyor? Onları bu potansiyelleriyle bilime, sanata, kültüre yönlendirmek, genç yaşlarında onlardan memleket adına daha büyük verim almak dururken...
Haber bültenlerinde her gece ibretle izliyorum. Çocuk parkında bebelere bakıp, kendini tatmin etmeye çalışan, Karaköy'ün ıssız sokaklarında 5 yaşındaki kız çocuğuna çöken tecavüzcüleri... Ne yazık ki artık her mahallede bir sapık türemeye başladı. Nasıl türemesin ki? Profesörü, okumuşu böyle konuşursa...
Siz sivrisinekle bile başa çıkamazken...
Yaz geliyor. İstanbullunun iki yıldır en büyük problemi olan haşere sorununu da beraberinde getiriyor. Şimdiden sivrisinekler vızıldamaya, ne idüğü belirsiz ve ısırdığı yeri balon gibi şişiren o minicik siyah sinekler peydahlanmaya başladı. Büyükçekmeceliler yeşil sinek istilası yüzünden günlerdir balkonda oturamıyor, pencere açamıyor. İstanbul'un elde kalan son yeşil alanları Sarıyer, Zekeriyaköy ve Uskumruköy'de her tarafı kene sarmış durumda. Geçen yaz millet İstanbul'da sinek yüzünden geceleri burnunu dışarı çıkaramamıştı. Minicik bebelerin elleri, kolları, suratları şişip günlerce kaşınmış, yara olmuştu.
Belli ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu konuda yine özel bir hazırlığı yok. "Nasıl olsa millet salgın yüzünden dışarı çıkamıyor. İlaçlamaya ne gerek var?" diye düşünmüş olabilirler. Hükümet, koronavirüs ile mücadelede tüm dünyaya örnek bir savaş verirken, iktidara talip olanların iki yıldır sivrisineklerle bile baş edememesi ne hazin...
İşimiz Tabs'e kaldı
Geçen hafta Kim Milyoner Olmak İster? stüdyosuna görme engelli avukat Mustafa Keskin'i' getiren rehber köpek Tabs, bir anda hepimizin sevgilisi olmuştu. Meğer bu akıllı köpek, yol arkadaşını her gün evden İstanbul Adliye Sarayı'na getirip götürüyormuş.
Onu seyrettikten sonra ertesi gün sosyal medyada yayılan vidoyu dehşetle izledim. Konya'da bir vicdansız, evinde beslediği kediyi yumrukluyor, oradan oraya fırlatıp eziyet ediyordu. İfadesi alınıp serbest bırakıldı.
Sevgili Tabs, senden ricam, Adliye'ye uğradığın bir gün, hayvanlara eziyetin kabahat değil suç olması için savcılara bir dilekçe yazabilir misin lütfen?
Gaf kürsüsü
TRT Haber'in "19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı" potundan sonra bir gaf da Arda Turan'dan geldi. Ünlü futbolcu, kutlama videosunda "19 Mayıs Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutluyorum" dedi.
Zap'tiye
Ne pompalı tüfek, ne Kaleşnikof, ne komando bıçağı... Bu aralar en tehlikeli silah, tükürük! (Adam, bankaya dalıp, "Bende korona var, sökülün paraları, yoksa yüzünüze tükürürüm" dese kim direnebilir ki?)
Ne demiş?
"Çiçekli taytımın çiçekleri günden güne büyüyor. Hayret, sulamıyorum da..." (Ev karantinasının hepimizi nasıl obez ettiğini hatırlatan bir sosyal medya paylaşımı)