Geleneksel Türk Tiyatrosu'nun önemli bir merasimi olan 'Dümbüllü kavuğunun devredilmesi' de koronavirüs engeline takıldı. Kavuğun son sahibi olan oyuncu Rasim Öztekin, bu sene kavuğu yeni sahibine devredecekken araya salgın tedbirleri girdi.
Kavuk aslında İsmail Dümbüllü ile anılsa da bu gelene, onun ustası ve sahnede İbiş karakterini canlandıran Kel Hasan ile başladı. Kel Hasan'ın Dümbüllü'ye devrettiği kavuk, daha sonra sırasıyla Münir Özkul, Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin'e geçti.
Rasim Öztekin ile konuştum. "Devretmeyecek misin artık kavuğu?" diye sordum.
"Bu yıl devredecektim ama malum, koronavirüs yüzünden töreni gerçekleştiremedim. Eh, böyle geleneksel anlamı olan bir töreni de sosyal medya üzerinden yapmak tuhaf olacağı için ben de her şeyin normale dönmesini bekliyorum" dedi. "Peki aklında kim var?" diye sorduğumda ise doğal olarak ser verip, sır vermedi.
Ama üç aday arasında karar vermekte zorlandığını söyledi.
"Acaba bunun için küçük bir anket, bir mini referandum mu yapmalısın?" diye öneride bulundum.
Haklı bir gerekçe ile karşı çıktı. "O zaman hak etmeyen birine kavuğun gitme tehlikesi ortaya çıkıyor. Çünkü halk doğal olarak komedi filmleri ile ünlenen ama bırakın tiyatro yapmayı, hayatında bir kez tiyatroya bile gitmemiş popüler isimleri aday gösterebiliyor. Bu da kavuğun ruhuna aykırı bir durum." Sevgili Rasim'in kafasındaki isimleri bilmem ama benim aklıma kavuk için önce Cem Yılmaz geliyor. Belki tiyatro oyununda rol almadı ama 'modern meddahlık' diye bilinen stand-up'ın Türkiye'deki ilk ve en önemli uygulayıcısı oldu.
Peki Dümbüllü Kavuğu'na sizce kim layık?
Rasim'in kriterlerini de göz önünde tutarak bana yazın, buradan yayınlayayım. Belki Rasim'in kafasındaki isimlerin de netleşmesine yardımcı olur.
'Evde dizi çekmek öldürücü'
Bu sözler de sevgili dostum Rasim Öztekin'e ait. Telefonda kavuk meselesini konuşurken, söz evde dizi çekmekten de açıldı. Malum, seksenler ekibi şu sıralar TRT 1 için Ev Yapımı adlı diziyi evden çekiyor. Oyuncular, sahneleri evde kendi olanaklarıyla çekip, montaja gönderiyorlar.
Rasim dedi ki: "Şu salgının bitip de setlere döneceğimiz günü iple çekiyorum. Evde dizi çekmek kadar yorucu bir şey yok. Hem yönetmen, hem oyuncu, hem ışıkçı, hem kostümcü, hem makyajcı, hem de kameraman olmak adeta öldürücü. Bir de evde eşim Esra Kazancıbaşı'ndan başka yardımcım yok. Onu kameramanlığa ikna etmek, ayrıca zaman zaman motive etmek de bana düşüyor. Setleri hiç bu kadar özlememiştim..."
Karı-koca reyting rekabetinde son durum ne?
Önceki gün sizlere bu sütunlarda garip reyting rekabetinden söz etmiştim. Show Ana Haber'i Ece Üner sunarken, Kanal D'nin Ana Haber Bülteni'ni ise eşi Deniz Bayramoğlu sunmaya başlamıştı. İlk birkaç günün reytinglerine göz attım. Ece Üner, tüm izleyicileri kapsayan Total reyting sıralamasında kocasına ezici bir üstünlük sağlamış. Deniz Bayramoğlu ise AB ve ABC 1 olarak kategorize edilen, nispeten eğitimli, kültürlü ve zengin kesimde daha çok izlenmiş. İlk günlerde Deniz Bayramoğlu'nun bir hayli heyecanlı ve CNN Türk'teki sunumlarına göre biraz tutuk olduğunu fark ettim. Normaldir tabii. Karşısındaki eşi Ece Üner'in ise işine çok daha fazla asıldığını, 'fark yaratmak için' elinden geleni yaptığına şahit oldum. Özellikle de her biri 'kamu spotu' niteliğinde olan ve büyük ilgi gören haber arası mini yorumlarıyla eşine üstünlük sağlamaya çalıyordu.
Ne diyelim? Bir yastıkta sunsunlar!..
Gaf kürsüsü
Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Orhan Acar, öğrencilerle video konferans yapmadan önce sistemin açık olduğunu fark etmeyip, "Bu sayede kızların fotoğraflarını da görüyoruz, çaktırma" deyince rezil oldu.
Zap'tiye
Önce kuaföre gidip saçınızı yaptırın, sonra AVM'ye uğrayıp üstünüze başınıza yeni bir şeyler alın ki, yoğun bakımda doktorlara güzel görünün!
Ne demiş?
"Sevgili kız öğrenciler, video konferans bahanesiyle sizi arayıp kendini dekan olarak tanıtanlara sakın inanmayın." (Show Ana Haber sunucusu Ece Üner'in 'Prof. Orhan Acar'ın skandalı' haberini verdikten sonraki yorumu)