Kral penguenleri ile ilgili nerede bir belgesel görsem, hemen uzaktan kumanda aletimi sehpaya bırakıp, izlemeye koyuluyorum. Bu hayvanlara çok derin bir saygım var. Bir kere tek eşliler. Her yıl eşleriyle aynı yerde buluşup, kendilerini üremeye adıyorlar. Çocuk bakımı ise eşit bir şekilde paylaşılıyor. Anne, yumurtladıktan sonra eşiyle birlikte nöbetleşe kuluçkaya yatıyor. Yumurtayı önce ayaklarının üzerine yerleştirip, buz zeminle ilişkisini kesiyorlar. Sonra da karınlarının altına alıp, sıcak kalmasını sağlıyorlar. Yumurta kırılıp, yavru dışarı çıkınca, bu kez annenin fedakarlığı başlıyor. Yumurtayı eşine emanet edip, kilometrelerce uzaktaki denize ulaşarak balık avlıyor. Gidiş-dönüş 80 kilometreyi yürüyerek kat ettikten sonra kursağında biriktirdiği mamayı kusarak yavrusuna yediriyor. Serüvenlerini son olarak cuma akşamı TRT Belgesel kanalındaki Donmuş Gezegen adlı belgeselde bir kez daha büyük bir keyifle izledim. Orada yeni bir bilgiyi daha dağarcığıma koydum: Kral penguenleri ancak bir yavruya bakabilirmiş. İki bebekleri olduğunda anne, kursağındaki mama ile yavrularının önünde koşmaya başlarmış. Hangi yavru daha kuvvetli ise o annesine yetişip, mamaya sahip olur, diğeri ise makus kaderine razı olurmuş... Aklıma, Nazi toplama kampında evlatları arasında seçim yapmaya zorlanan bir kadının öyküsünü anlatan Sophie'nin Seçimi filmi geldi ister istemez. Ancak tek farkla: Bu kez seçimi yapan Sophie Anne değil, Doğa Ana idi...
Başta şehit anaları ve uzaklardaki canım annem olmak üzere tüm annelerin gününü kutluyorum.
Televizyonlar ne zaman normale döner?
Koronavirüsün kara gölgesi yavaş yavaş üzerimizden kalkıyor gibi. Normalleşme sürecinin ilk adımları atılıyor. Peki televizyonlar ne zaman 'normale' dönecek?
Bir kere en başından söyleyeyim: Sektör açısından bir 'kayıp sezon' yaşandı. Pek çok iddialı dizi ve program yarım kaldı, erken sezon finalleri yaşandı. Yayına girmek için bekleyen pek çok proje ertelendi. Sponsorluk anlaşmaları nedeniyle yapımcı ve kanal yönetimi zor durumda kaldı. Kimi, salgını 'mücbir sebep' göstererek, reklam vereni ikna etti. Kimi ise büyük tazminatlar ödemek zorunda kaldı. Tüm sektörler gibi televizyon sektörü de bu işten büyük zarar etti. Görünen o ki, kanallar Eylül'de başlayacak yeni sezona kadar el freni çekili olarak beklemede kalacak. Çünkü tedbirler ve kısıtlamalar gevşediği andan itibaren millet kendini sokağa, sahillere, yazlıklara atacak. Haftalardır ev hapsi yaşayan insanları bu yaz döneminde evde tutup, televizyon izletecek bir güç olduğuna inanmıyorum. (Virüsten başka) Bu nedenle Eylül'e kadar ne yaparsanız, boşa gitmiş olacak. Ama yeni sezonda kanallar karşılarında 'televizyonu özlemiş' bir izleyici bulacak. Bu lezzetli pastayı bölüşmek de eskisi kadar kolay olmayacak.
Eylül için şimdiden silahlarını yağlayan, kazanır. Benden söylemesi...
ABD'nin gerçek yüzü
Miletlerin gerçek karakteri, kriz anlarında ortaya çıkıyor. Kimi bizim gibi dünyaya yardım ederek saygı kazanıyor, kimi de ABD gibi küme düşüyor.
ABD'li hemşire Nicole'ün gözyaşları içinde yaptığı itirafı haber bültenlerinde izlemişsinizdir. "Azınlıklar ölüme mahkum ediliyor. Siyahiler kimsenin umurunda değil. Onların fişleri hemen çekiliyor. Karşı çıkınca beni uzaklaştırdılar" diyordu. Hepimiz maske ile donandık. Bir tek ABD'nin maskesi düştü...
Gaf kürsüsü
Show Haber muhabiri sokaktaki adama sordu: "Anneler Günü için annenize hediye aldınız mı?" Adam tam bir kibir abidesi çıktı: "Ben 30 yıl önce zaten bir hediye olarak anneme gelmişim."
Zap'tiye
Şişik faturalardan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin gaz dağıtım şirketi İGDAŞ'ın açılımı değişti: İmamoğlu Gasp Dağıtım Anonim Şirketi...
Ne demiş?
"Benim bebek dünyaya gelirse ya Seren Serengil'e, ya Serdar Ortaç'a benzeyecek. Çünkü ne zaman ikisinin görüntüsü bir arada yayınlansa benimki hareket ediyor." (Beyaz TV'deki Söylemezsem Olmaz'ın hamile sunucusu Bircan Bali'nin sözleri)