Ne zaman ayağı biraz tökezler gibi olsa, üzerine çullandılar. Azıcık dili sürçse, yerin dibine sokmaya kalktılar. Taşlamak için meyve vermesini beklediler. Başında bulunduğu Galatasaray, biraz kötü gider gibi olsa sütunlarından onu istifaya çağırdılar. Milli Takım sorumluluğundan gönderildiğinde 'anasının ak sütü gibi helal' tazminatını mesele yaptılar. Peki o ne yaptı? Galatasaray'ı, tarihinin en zayıf kadrosuyla yine zirveye ortak etti. Milli Takım'dan aldığı tazminatın tamamını hayır kurumlarına bağışladı.
Korona salgınının tam ortasında maçların oynatılmasına isyan etti. Onu da eleştirdiler. Sonra ne oldu? Amansız virüse yakalandı, günlerce hastanede kaldı. Ama onu bu hale getiren sorumsuzlar için ağzını açıp tek kelime etmedi. Tüm çektiklerine rağmen her şeyi içine attı. Fatih Terim hocamız şimdi müthiş bir insanlık örneği daha veriyor. Malum, iyileşen hastaların kanı çok kıymetli. Ondan üretilen plazma, antikor olarak kullanılıp virüse karşı adeta bir panzehir haline getiriliyor. Terim, kanını bu araştırmalar için bağışlayacağını ilan etti. Bir kez daha 'örnek' oldu, 'önder' oldu. Dedi ki, "Bunun ilk adım olarak öncelikle topluma moral sağlayacağına inanıyorum..." İşte bu ülke için 'kanını son damlasına kadar feda etmek' budur. Helal sana Fatih Terim... Yaşarken adına stat yapıldı diye eleştirenlere bundan güzel cevap olur mu?
Ben Fenerbahçeliyim. Ama pek çok Galatasaraylı dostum ve sevdiğim var. Fatih Terim de onların başında geliyor. Yazarken insanları sürekli tuttukları takıma göre değerlendiren, en büyük kriterleri 'fanatizmleri' olanlara selam olsun.
Gıpta etmedim de değil hani...
Sayıya inanamadım. Sokağa çıkma yasağının ilk günü tam 2 bin 756 kişiye yasağı ihlal ettikleri için ceza kesilmiş. Peki polisiye yasağı bile takmayan bunca insan varken, nasıl anlatacağız derdimizi?
2 bin 756 kişi... Neredeyse tümünün ortak mazereti: "Haberim yoktu..." 16 haber kanalının, onlarca haber sitesinin faaliyette olduğu, gelişmelerin artık anında cep telefonunuza düştüğü, sosyal medya marifetiyle komşunuzun ayakkabı numarasından bile haberdar olduğunuz şu iletişim çağında "Haberim yoktu" mazeret olabilir mi sizce?
Gıpta etmedim de değil o insanlara... Tabii mazeretleri gerçekse... Şu günlerde ne kadar da isterdim haberlerden habersiz olmayı...
Gel de haber izle!
Bu aralar hepimizin gözü haber kanallarında, bültenlerde. Haber kanallarının reytingleri hiçbir dönemde olmadığı kadar yükseldi. Gelin görün ki, haber kanallarımız kendilerini 'izletmemek' için adeta birbirleri ile yarışta.
Önceki akşam CNN Türk bültenini izliyordum. Kaçırdığım haberler için alttan geçen haber yazılarını takip ediyordum. Ama ne mümkün? Neredeyse 10 saniyede bir o haber bandı, bir alt reklamla bölünüp durdu. Baktım diğerlerinin de CNN Türk'ten bir farkı yok. Yahu böylesine kritik bir dönemde reklam bandı girdiğinde yazıları engellemeyecek şekilde ekranı küçültmek ya da haber bantlarını ekranın üst kısmına taşımak bu kadar zor mu?
Maske nasıl düştü?
Salgının ilk günlerinde Ada vapurunda maske taktığı için herkesin kendisine tuhaf tuhaf baktığını yazmıştı bir yazar kardeşimiz. Bir başka yazar abimiz ise ona salladı, "Bakarlar tabii. Hasta değilsen niye takıyorsun ki maske?" mealinde sütunundan fırça attı.
Eee peki ne oldu? 10 gün sonra maske takmak mecburi kılındı. Vapurda, otobüste, metroda, markette, her yerde... Asıl maske takmayana tuhaf tuhaf bakılması gerektiği anlaşıldı. Çünkü hasta olmasan da fark etmeden taşıyıcı olabilirdin.
Umarım bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar ve seçilmeden kendini mahallenin muhtarı ilan edenler de anlamıştır.
Gaf'let kürsüsü
Devletin ücretsiz maske dağıtması üzerine stokları ellerinde kalan fırsatçılar, internet üzerinden devletin dağıttığı maskeleri kötüleyen kampanya başlattı.
Zap'tiye
Bir yanda sokağa çıkma yasağı, bir yanda İstanbul ve Hatay'da deprem... Biri "Dışarı çıkmayın" diyor, diğeri "Evlere girmeyin". Ne yapacağımızı şaşırdık vallahi!
Ne demiş?
"29 Nisan'da sakın balkonunuza çamaşır asmayın, meteor düşecekmiş!.." (Temizlik Benim İşim yarışmasından)