Amacım, atv'nin Gel Dese Aşk dizisini savunmak değil. Ama bir dizi üzerinden, çalıştığım gruba karşı yürütülen sistemli saldırı karşısında susacak da değilim.
Yeni Akit gazetesinde geçen hafta yer alan bir haberde dizi için 'ahlaksız' ifadesi kullanılarak, "Kızının arkadaşıyla yaşadığı gayrimeşru ilişkiyi 'aşk' diye pazarlayan dizi" denildi. O yorumun peşine takılanlar da sosyal medyada bir linç kampanyası başlatarak, sistemli bir şekilde kin ve öfke kustu.
Belli ki diziyi bir kez bile izlememişler.
Eğer izleselerdi göreceklerdi ki:
1- Bahar, Murat'ın kızı Derin'in arkadaşı filan değildir. Yaş olarak da ondan çok daha büyüktür. Bahar'ın amacı, üvey babasından öç almak için onun iş ortağı Murat ile yakınlaşmaktır. Murat'ın zaafından yararlanarak onu ağına düşürmek isterken, adama aşık olur.
2- Murat, Bahar ile yakınlaştığında onun kızıyla tanıştığını bilmemektedir. Eşi Yasemin ise Bahar'ın kötü niyetini anladığı andan itibaren, kızını ondan uzaklaştırmak için elinden geleni yapar.
3- Diziyle ilgili eleştirilerde yer alan "Kızının arkadaşıyla yatıp kalkan" ifadesi de külliyen yalandır. Dizide böyle bir sahne asla ve asla yer almamıştır. Muhtemelen bu saldırıya girişenler, sadece dizinin fragmanları ya da kulaktan dolma söylentilerle yetinenlerdir.
Gelelim dizinin asıl amacına...
Burada reyting adına hikayeye 'iliştirilen' bir aldatma yok. Aynı yanlış duruma düşme ihtimali olan çiftler için adeta bir 'sosyal laboratuvar' ve tehlikeleri işaret etmek adına çakıp duran 'kıyı fenerleri' var. Yani iddia edildiği gibi 'özendirme' değil, tam tersi 'ibret' söz konusu.
Aile mahkemeleri artık açılan boşanma davalarına yetişemez oldu. Evlenenden çok, boşanan var. Gerekçelerin başında da aldatma geliyor. Bu vahim manzaraya yol açan temel sosyal nedenleri görmezden gelip, sorumluyu tek başına 'ahlaksız diziler' olarak göstermenin iki nedeni olabilir.
Birincisi aymazlık ve kolaycılık, ikincisi ise üzüm yeme değil bağcıyı dövme ihtirası... Şimdi soruyorum:
Hangisi ahlaksızlık? Dizi karakterleri Murat ile Bahar'ın yaptığı mı, yoksa olmayan sahneler üzerinden bir medya grubunun üzerine çullanmak mı?
Geçen hafta dizideki 'muhteşem' oyunculukları överken ben de lince uğradım.
Gözleri öyle dağlanmıştı ki, 'karakterleri' değil, 'oyunculuk performanslarını' övdüğümü bile görememişlerdi. Eminim bu yazıdan sonra da lince uğrayacağım. Olsun. Bu ülkede 'gerçekleri görmenin ve göstermenin' bedelini ödemeye çoktan alıştım...

'TRT Nostalji' kanalının tam sırasıdır
İnsanlar evlerine kapandı. Televizyon ve sosyal medya tek eğlence kaynağı haline geldi. Artık hayatlarında tek bir gün bile dizi izlemeyenler, tartışma programlarına bir kez bile dönüp bakmayanlar, ekran karşısında saatler boyu çekirdek çitler oldu.
Televizyonun eskisinden çok daha güçlü bir şekilde evlerimizin baş köşesine kurulduğu şu günlerde devlet kurumu TRT'den daha fazla hizmet beklemek de hakkımız elbette. Bu köşede yıllardır yazar dururum, "TRT elindeki muhteşem arşivi, yeni kuracağı bir 'Retro' ya da 'Nostalji' kanalına aktarsa, müthiş izlenir" diye... İşte şimdi tam sırasıdır. Türk televizyon tarihine damga vurmuş, kilometre taşı olmuş eski dizileri, şov programlarını, yarışmaları, hatta siyahbeyaz dönemin futbol maçlarını topluca bir kanalda bulma fırsatınız olsa, izlemez misiniz?
Hele ki hepimizin 'dünü' çok özlediği şu günlerde...

Gaf kürsüsü
Milyoner yarışmacısına "Köpeğim hav hav der, köpeğim benden ne ister?" diye başlayan çocuk şarkısının devamı soruldu. Doğru yanıt "Köpeğim benden et ister" şeklindeydi. Yarışmacı "Ot ister'" şıkkının kafasını karıştırdığını söyleyip, doğru yanıta ancak seyirci jokeri yardımıyla ulaşabildi.

Zap'tiye
Dünyayı teknoloji sayesinde kocaman bir köy haline getirmekle kötü mü yaptık acaba? Fazla mı dip dibe olduk ne?

Ne demiş?
"Can sıkıntısı, solunum sıkıntısından iyidir. Lütfen evinizde kalın." (Sağlık çalışanlarının hazırladığı klipten)