Dilimize fena halde pelesenk olmuştu, "Vefa, İstanbul'da bir semt adı ya da boza markası olarak kaldı..." Koronavirüs hepimizi dehşete düşürüp, evlerimize kapattı belki ama bazı değerleri de hatırlamamızı sağladı. Bunlardan biri de vefa...
Önce bazı kendini bilmezler türedi. Sokakta rastladıkları yaşlılarla dalga geçtiler, kafalarına kolonya sıktılar, üzerlerine su attılar, aşağıladılar, ötelediler... Tepki çığ gibi büyüdü. Adeta yaşlılarımızı yeniden hatırladık. Hürmeti de tabii... Sonra 'Vefa' timleri devreye girdi. Polis, jandarma, zabıta; evden çıkamayan yaşlıların ayağına kadar gidip, ihtiyaçlarını karşıladı. Traktöre atlayıp yaşlı çiftçinin tarlasını süren jandarma bile gördük. Haber bültenlerine yansıyan öyle duygusal anlar yaşandı ki, izlemeye doyamadım. Jandarmaya şiir okuyup, methiyeler düzen dede mi, polis memurlarına "Oğlum bahçedeki üzümler olduğunda yine bekliyorum. Oturup burada yersiniz. Gelmezseniz gücenirim bak" diyen nine mi ararsınız... Meğer yaşlılarımız; sevgiye, saygıya, ilgiye, şefkate ne kadar aç ve muhtaçmış...
Avrupa'da pek çok ülke, yaşlıları adeta 'yangında kurtarılmayacak ilk şey' ilan ederken, bizde yeniden baş tacı edilmelerini görmek ne büyük keyif... Bizi kurtarırsa bu hasletlerimiz kurtaracak...
Cennet de yanar
Haber, bültenlerde sadece 15 saniye yer aldı. "Uluslararası sözleşmeler uyarınca koruma altında bulunan Silifke Göksu Deltası Kuş Cenneti'nde çıkan yangın, arazi şartlarının uygun olmaması nedeniyle söndürülemiyor. Bataklık bölgenin kendiliğinden sönmesi bekleniyor."
Nasıl olduysa bir yangın uçağı ya da helikopteri bile gönderilmemiş. İşin daha da vahim tarafı, bu cennette son beş yıl içinde tam 26 kez yangın çıkmış.
Çoğu da kuşların bölgeye göç etmeye başladığı bahar aylarında...
Sizin de burnunuza yanıktan daha başka kokular gelmiyor mu? Birileri, virüsleri tek başına göçmen kuşlara fatura etmeye kalkmış olmasın sakın? Ya da cennetten imar rantı çıkarmak için oraları ateşe vermiş olmasın?..
Cennetleri yaka yaka kendi yeryüzü cehennemimizi inşa ediyoruz. Sonra da "Nereden buldu bu koronavirüs belası bizi?" diye şaşkın şaşkın etrafımıza bakınıyoruz...
Meslek liseleri, cansınız!
Nasıl da ötelenirdi, aşağılanırdı meslek liseliler... Hatta skeçlere bile konu olurlardı. (Show TV'deki Güldür Güldür Show'u izleyenler, meslek liseliler ile nasıl inceden dalga geçildiğine şahittir) Oysa o meslek liseliler şimdi hayati ihtiyaçlarımızı karşılamak için seferber oldular. Okullarındaki atölyelerinde cansiperane bir mesaiye girişip maske, eldiven, kolonya, dezenfektan üreterek, imdadımıza yetişiyorlar.
Cansınız meslek liseliler... Peki bizi affedebilecek misiniz?..
Hapşırık bombası
Görüntüleri haber bültenlerinde izlemiş olmalısınız. Halı dükkanına giren müşteri, kolunu ağzına kapatmadan hapşırıyor. İki kişi kendini dükkandan dışarı zor atıyor. Mekan sahibi, oturduğu koltuğunda kafasını ellerinin arasına alıp, cenin pozisyonuna geçiyor. Adam hapşırmamış da sanki dükkana el bombası atmış...
Eskiden hapşıran kişiye "Çok yaşa" derdik. Şimdi neredeyse üzerine ağ atacağız...
Gaf kürsüsü
Halk otobüsü şoförü, "Erkekten hemşire mi olurmuş? İnsanları kandırıyorsunuz" diyerek hastanedeki nöbetinden yorgun argın dönen erkek hemşireyi zorla araçtan indirdi.
Zap'tiye
Tayland Kralı, Almanya'da otel kapatıp 40 kadınla birlikte kendini karantinaya (!) aldı. Allah'ın bu virüs belasını neden başımıza sardığını şimdi daha iyi anlıyor musunuz?
Ne demiş?
Show Haber muhabiri, balık tutan adama sordu: Uzmanlar evde kalın diyor ama siz dışarıdasınız, neden? Vatandaşın yanıtı: Ne yapalım kardeşim? 24 saat evde durup karıyla kavga mı edelim?